Korucuların
Ortak Görüşü: Devlet Bizi Kullandı
*As published in BİANET on 10/11/2013
Koruculuk sistemi 1985
yılında kurulduğu günden bugüne Türkiye’de oldukça tartışılan bir konu oldu.
Sistem kamuoyunda bugüne kadar daha çok korucular tarafından işlenen suçlarla
gündeme geldi. Bunun dışında koruculukla ilgili bilgi oldukça az. Kimdir bu
korucular? Nasıl yaşarlar? Neden ve nasıl korucu oldular? Kürt toplumunda
korucu çocuğu olmak ne demektir? Korucuların kendileri koruculuk sistemi
hakkında ne düşünüyorlar? Sistemin kaldırılmasını talep ediyorlar mı? Geleceğe
nasıl bakıyorlar?
DİSA’nın (Diyarbakır
Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü) 2 yıldır yürüttüğü Koruculuk
Araştırması korucuların pek de bilinmeyen bu yönlerine ışık tutması anlamında
çok kıymetli. 9 Kasım’da Diyarbakır’da düzenlenen bir toplantı ile “Geçmişten Günümüze
Türkiye’de Paramiliter Bir Yapılanma- Köy Koruculuğu Sistemi” isimli araştırma
kitabının yazarlarından ikisi Şemsa Özar
ve Nesrin Uçarlar araştırma sonuçlarını aktardılar.
Araştırmadan çıkan en
önemli bulgulardan biri korucuların homojen ve tek tip olmadıkları. Nitekim
ellerine silahı ilk nasıl aldıklarından da bunu anlayabiliyoruz. Korucuların
bir kısmı silahı ellerine gönüllü almış bir kısmı zorla. Kimi insanlar jandarma
baskısı ve köylerini terk edemedikleri için istemeyerek koruculuğu kabul
ediyor, bazıları yanlış bilgilendirme sonucu bunu bir bekçilik sistemi olarak
değerlendirip eline silahı alıyor. Kimisi PKK’ye karşı silahı alıyor, kimisi
“düşman” aileler karşı üstünlük sağlamak amacıyla alıyor. Yine koruculuğu
“memuriyet” gibi görerek, sağlayacağı maddi çıkar ve sosyal güvenceden dolayı
alanlar olduğu gibi yoksulluk ve geçim
derdi nedeniyle silahı alanlar da olmuş. Ancak özellikle çok büyük korucu
grupları “devlet yanlısı” olan aşiretler tarafından oluşturulmuş. Koruculuk, bu
aşiretlere yaptıkları yasadışı işlere devlet tarafından göz yumulmasını
sağladığı gibi silaha da yasal yoldan ulaşma imkanı da veriyordu.
Nitekim bugün korucular
ve aileleri, koruculuk sistemini sorgularken veyahut sistemin geleceğine ilişkin düşüncelerini
belirtirken de bu farklılıklar su yüzüne
çıkıyor. Korucuların bir kısmı, özellikle de zorla korucu yapılanlar sistemin
en kısa sürede kaldırılmasını istiyor. Bir kısım korucu ise sistemin
kaldırılması için önce can güvenliği, iş ve özlük haklar talep ediyor. Diğer
yandan, özellikle çeşitli suçlara bulaşmış, elindeki silahla insanlara zarar
vermiş olanların bir kısmı ise silahı bırakmaya hiç niyetli değiller. Silahın
verdiği nüfuz ve gücün devamını istiyorlar. Bu farklı korucu gruplarının
hepsinin ortak görüşü ise “devlet bizi kullandı” düşüncesine sahip olmaları.
Toplantıda Nesrin Uçarlar
koruculuk meselesine devletin bakışını çok "erkek" bulduğunu,
özellikle son 30 yıllık Meclis tutanakları incelendiğinde devletin koruculuk
sistemiyle ilişkisini “tecavüz sonucu ortaya çıkan gayri meşru çocuğu nüfusuna
aldırmaya çalışan bir baba” olarak gördüğünü belirtiyor. Öte yandan, Şemsa
Özar’ın korucularla yapılan görüşmelerden aktardığı sözlere baktığımızda “bu gayrimeşru
çocuğun da babayı hiç benimsemediğini” rahatlıkla söyleyebiliriz. Görüşülen
korucuların hemen hemen hepsi devletin onlara “ikinci sınıf vatandaş” muamelesi
yaptığını, “devlet babanın” gayrimeşru çocuğunu keyfice ve usulsüzce kullandığını belirtiyorlar. Bir
korucu bu durumu şöyle açıklıyor:
“Askeriye
yeri geldiğinde iyi davranıyor, yeri geldiğinde baskı yapıyor, hakaret ediyor.
Koruculuğun bize hiç faydası olmadı, ama alıp götürdüğü çok şey oldu. Bu sistem
batık durumda” [1]
Bu “batık sistem”
maalesef muhalefetteyken her partinin kaldırmayı vaad ettiği, ancak iktidara
geldiğinde kaldırmak için çaba sarf
etmediği, hatta aşiret ilişkilerinden dolayı yararlanmaya çalıştığı bir sisteme
dönüşmüş durumda. Nitekim AKP de, parti programında koruculuğun tasfiyesi
olmasına rağmen, 12 yıldır bu konuda bir adım atmadığı gibi yeni korucu alımlarına da devam etti. Barış
sürecinin başladığı, silahların sustuğu 2013 yılı başlarından sonra da bu
alımların devam etmesi bu sürece olan kuşkuları da arttırmakta. Silahlar
sustuysa neden Kürt köylüler halen kendi çocuklarına karşı silahlandırılmaya
çalışılıyor? Devlet acaba koruculara başka bir misyon mu yüklemeyi düşünüyor?
[1] Özar&Uçarlar&Aytar(2013); Geçmişten
Günümüze Türkiye’de Paramiliter Bir Yapılanma- Köy Koruculuğu Sistemi, Diyarbakır
Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, sf. 154.
No comments:
Post a Comment