Güneydoğu'da Yapılması Gerekenler
*As published in Radikal Newspaper on 14.10.2008
Bugün genel olarak Türkiye’de
özel olarak da Güneydoğu Bölgesinde kalkınma tartışmaları içinde kırsal alanla
ilgili konular maalesef yerini bulamamaktadır. Bunun birkaç nedeni olduğunu düşünüyorum:
Bunlardan biri kırsal nüfusu eninde
sonunda şehre göç edecek nüfus olarak görmemiz, diğeri ise Bölgedeki şehirlerin
kent merkezlerinde ve varoşlarında o
kadar çok sorun var ki ister istemez onlara daha çok yoğunlaşıyor olmamızdır. Son
olarak kırsal alan sabır ister, dönüşümü sağlamak kırsalda çok uzun yıllar
ister, bizler ise hemen sonuç alabileceğimiz konulara eğilmeyi yeğliyoruz. Tüm
bu nedenlerle kalkınmanın çok önemli bir ayağı olan kırsal kalkınma gerek
devletin, gerek belediyelerin gerek sivil toplum olarak bizlerin ihmal ettiği
önemli konulardan biridir bu Bölgede.
Doğu ve Güneydoğu’ya baktığımız
zaman Bölge nüfusunun yaklaşık yarısının kırsalda yaşadığını görüyoruz. Ancak
yine istatistikler Doğu ve Güneydoğu’daki kırsal alanların Türkiye’deki en
yoksul Bölgeler olduğunu söylemektedir. Bölge’nin yoksul nüfusunun yaklaşık
%60’ı kırsal alanda yaşamaktadır. Tarım halen kırsal alanda istihdamın çoğunu
teşkil etmektedir. Tarım sektöründe
ciddi anlamda gizli işsizlik mevcuttur ve insanlar kentlerde ya da tarım dışı
sektörde iş arama yolunu seçmişlerdir. Bölge kırsalından Bölgenin metropol
kentlerine yoğun göç devam etmektedir.
Doğu ve Güneydoğu Kırsalı
Bölge kırsalında birçok sorun
mevcuttur. Bunun başlıca 2 nedeni vardır:
Bunlardan ilki 1980’lerden başlayarak Türkiye’nin
uyguladığı neo-liberal ekonomik politikalar, özellikle tarım ve hayvancılığı
çok hızlı bir biçimde dönüştürmektedir. Bu dönüşüm farklı biçimlerde
Türkiye’nin her bölgesinde hissedilmektedir. Ancak içinde bulunduğumuz Bölgenin
ekonomisi yoğunlukla tarım ve hayvancılığa dayandığı için bu dönüşümün olumsuz
etkileri en çok bu Bölgede hissedilmektedir.
Kırsaldaki
vahim durumun ikinci önemli nedeni ise, son 20 yıldır Bölgede devam eden
çatışma ortamıdır. Bu çatışma süreci Bölge ekonomisini çok ciddi boyutlarda
sarsmıştır, yine getirilen mera ve yayla yasakları ile Bölgede hayvancılık
durma noktasına gelmiştir. Buna yoğunlukla 1990-95 arası yaşanan zorunlu göç de
eklemlenince Bölge kırsalı iyice boşalmış, kaynaklar yok edilmiş, insanlar
üretimden kopmuş ve üretim yerine mevsimlik işçi, inşaat işçisi ya da çöp
toplayıcı olmak üzere Batıya gitmeye başlamıştır. Zorunlu göç aynı zamanda
kırsalda birçok potansiyelin atıl kalmasına da yol açmıştır.
Yani kısaca , 90’larda neo-liberal
politikalarla zorunlu göçün kesişmesi Bölge kırsalını büyük bir darbe
vurmuştur. Bugün Doğu ve Güneydoğu’da sigorta şirketleri hayvanları bile
sigortalamamaktadırlar.
Bölge kırsalının sorunları
Temel
altyapı sorunları kırsal alanların büyük bir kısmında devam etmektedir. Bu
konuda Bölgede resmi rakamlarla ifade edilen durum gerçekle pek
bağdaşmamaktadır. Resmi kayıtlarda suyu, yolu ve elektriği olduğu belirtilen köylere
gittiğimizde halen birçok köyün içme suyu ve asfalt yolu olmadığı
gözlenmektedir. Yine köylerin birçoğunun elektrik altyapısı olmakla beraber
kalitesi çok düşüktür.
Kırsal
halkın eğitim düzeyi en ciddi sorunların başında gelmektedir. Geçmiş yıllarda bazı yerleşimlerde okul
olmaması, okul olan bazı yerleşimlerde de okulların kapalı kalması nedeniyle
okuryazarlık oranı düşük kalmıştır. Son yıllarda“Şartlı Nakit Transferi“
kapsamında yoksul öğrenciler için verilen maddi katkı nedeniyle okullaşmada bir
artış olmasına rağmen, özellikle 5.sınıftan sonrasını kapsayan II. Kademe
okullara, ekonomik, sosyal ve coğrafi nedenlerden dolayı kızların çoğu devam
etmemektedir.
Kırsal alanda yalnızca tarımsal üretim yaparak
yaşamını sürdüren aileler giderek azalmaktadır. Geçmişte bitkisel üretim veya
hayvancılık başlıca geçim kaynağı iken, son yıllarda mevsimlik işçilik pek çok yerleşimde en önemli geçim kaynağı
haline gelmiştir. Çalışmak üzere il dışına yapılan göçe, aileden hayvan ve
arazilere bakacak birileri bırakılıp, ailenin çalışabilecek diğer tüm fertleri
katılmaktadır. Genel olarak ilkbaharda başlayan bu süreç, pamuk hasadının
bitmesi ile sona ermektedir. Ağustos ayı öncesi mevsimlik göçe daha çok genç
erkekler katılmakta ya inşaat işleri için değişik illere veya çöp toplamak üzere büyük illere
gitmektedirler. Çöp toplama işine gençlerin yanı sıra yoğunlukla çocuklar
gitmektedir. Çöp toplamaya giden bu gençler ve çocuklar takatleri tükenince
köye dönmekte bir süre dinlendikten sonra tekrar işlerinin başına gitmektedirler.
İnşaat işlerinde çalışanlar ise kış aylarında eve gelmekte, diğer zamanlarda
ise çalışmaya gitmektedirler. Bölge dışına çalışmak üzere gitmeyen
ailelerin tamamına yakını il içinde günübirlik işçilik ile bu çalışma
sürecine katılmaktadır.
Üretim anlamında baktığımızda
2003 yılından itibaren başlayan sulama ile beraber pamuk tarımının,
Güneydoğu’da hemen hemen tek ürün haline
geldiğini görüyoruz. Yoğun yapılan pamuk tarımının da etkisiyle kırsalda hızlı
bir şekilde erozyon yaşanmakta, toprağın kalitesi giderek düşmektedir. Doğu
Anadolu’da ise başat kırsal ekonomik faaliyet hayvancılıktır. Ancak mera ve
yayla yasakları, dışarıdan kaçak hayvan girişi, orman alanlarının daralması gibi
nedenlerle eskiden hayvancılığın en önemli olduğu alanlardan biri olan Doğu
Anadolu’da, şimdi hayvancılık ölmek üzeredir. Bugün Doğu Anadolu’da kurulan
mandıralar süt bulamamaktan şikayet etmektedirler.
Kırsaldaki tüm bu olumsuz tabloya
rağmen, bugüne kadar iktidara gelen hükümetlerden kalkınma konusunda Bölge sivil
toplum örgütleri olarak taleplerimiz daha çok GAP sulama kanallarının tamamlanması, Bölgeye
teşviklerin getirilmesi, turizm yönünden Bölgenin desteklenmesi, OSB’nin
altyapısı konularında olmuştur. Bütün bu taleplerin arkasında varolan en önemli
konu bölgenin üretim potansiyelini geliştirecek önlemlerin ivedilikle alınması olmalıdır. Buradaki nüfusun insan onuruna yarışır bir
şekilde yaşayabilmesi için tekrar toprakla bağını kurmak öncelikli olmalıdır.
No comments:
Post a Comment