Monday, February 22, 2016

Şengal’in kurtarılması insanlığın bir zaferidir!

Şengal’in kurtarılması insanlığın bir zaferidir!

2015 Ocak ayında IŞİD’in elinden kurtulan kadınlarla görüşmek üzere Musul’a 7 km. mesafede bulunan, oldukça büyük bir Ezidi köyü olan Baadre’ye gittim.  IŞİD’in elinde esir kalmış, tecavüze uğramış birçok kadın bu köye sığınmıştı.[1] Bu seyahatim sırasında görüştüğüm bir Ezidi adam bana ısrarla, “BÜYÜK ŞEY’i yaşadık, o geçmişte kalmasın, buna izin verme, BÜYÜK ŞEY’i unutma, unutturma” diyordu.
Adamın ısrarla “Unutma, unutturma” dediği BÜYÜK ŞEY neydi:

Büyük şey, yüzbinlerce Ezidi’nin yuvasından, toprağından olmasıydı.
Büyük şey, binlerce Ezidi’nin katledilmesiydi.
Büyük şey, binlerce Ezidi kadının zorla alıkonularak satılmalarıydı.
Büyük şey, binlerce Ezidi çocuğun köle olarak kullanılmasıydı.
Büyük şey, yaşanan vahset, dehşet, yaşanan zalim fermandı!
3 Ağustos 2014’te IŞİD’in Şengal’e saldırıları ile başlayan süreç yüzbinlerce Ezidinin hayatını geri dönülmez şekilde değiştirdi. Hayatta kalabilen Ezidiler Kürdistan’ın dört bir yanına dağıldılar. Şırnak’tan Diyarbakır’a, Rojava’daki kamplara, Dohuk ve Zaho’daki kamplar ve bitmemiş inşaatlara sığındılar. Az bir kısmı, çoğunlukla tecavüze uğrayan kadınlar, sivil toplum örgütlerinin aracılığıyla Almanya’ya götürüldüler. Az bir kısmı da vatanlarından çok uzakta, Akdeniz ve Ege’nin sularında bu yaşama veda ettiler!
3 Ağustos 2014 IŞİD’in Şengal’e saldırısıyla başlayan süreç, 73. Ferman, sadece Ezidilerin kaderini değil, binlerce Kürdün kaderini de belirledi. Binlerce Kürt genci IŞİD’le savaşmak üzere Şengal’e, Rojava’ya, Kobanê’ye akın ettiler. Kürtlerin yeni kuşağı, 90’ların sonunda, doğan çocuklarının yüzlercesi hayatlarını bu topraklarda kaybetti.
Bu ferman, Ezidi tarhinde yaşanan diğer tüm fermanlardan farklıydı. Ezidiler bu sefer öldürülmekle kalmamış, zorla alıkonulmuş, esir pazarlarında satılmış, her türlü şiddete maruz kalmışlardı. Benim de kurucularından biri olduğum Zorla Alıkonulmuş Kadınlar Platformu’nun geçen ay Şengal ziyaretinde görüştüğü IŞİD’in elinden kurtarılan 17 yaşındaki genç bir kızın anlattıkları bu vahşeti gözler önüne seriyor. W.X. yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
"Beni kardeşlerimden ayırdılar. Çok korkuyordum, hala korkuyorum.  Musul'daydım, her gün pazarlarda satışlara şahit oluyordum. Benimle beraber kalan 10 yaşındaki bir çocuğu 50 yaşındaki bir adama sattılar. Çocuk bağıra bağıra ağlıyordu. Çok korkunçtu her şey... Beni kura çekerek aldılar. Ablamı da öyle aldılar. Gitmek istemedim bu yüzden bana dayak ata ata beni zorla götürdü. Bir adam beni Musul'a götürdü ve evde hiç kimse yoktu. İkinci gün ablamı da yanıma getirdiler. Bir arkadaşım da onunlaydı. Bir gece yanıma geldi, ellerimi bağladı ve bana tecavüz etti.
Birçok kız çocuğunun bir arada olduğu evde 2 ay kaldık ve burada defalarca tecavüze uğradım. 45 yaşında olan bir adam tarafından defalarca ellerim bağlı bir şekilde tecavüze uğradım. Çok kaçmaya çalıştım fakat başaramadım. Yanımda 10 yaşındaki kız çocuğu vardı ve o 40 yaşındaki adam tarafından defalarca tecavüze uğruyordu. Gece sesini duyuyordum.   Şengal'de önceki hayatım çok güzeldi. Okuyordum ve hayallerim vardı. Babam vardı. Şimdi o yok ve hayallerim de yok. Okulum da yok. Psikolojik olarak kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Onlara benzeyen tüm erkeklerden nefret ediyorum. Her gece kabusum oluyorlar. Tecavüze uğradığımı görüyorum ve beni tekrar kaçıracaklarını görüyorum. Onlardan söz ederken dahi çok korkuyorum. Çok ama çok korkuyorum…"
İşte bu nedenle Şengal’in kurtuluşu sadece askeri bir zafer değildir, Selahattin Demirtaş’ın da vurguladığı gibi Şengal’in kurtarılması  insanlığın bir zaferidir. Kurtarılan sadece güneşin ve sözün çok kıymetli çocukları Ezidilerin vatanı değil, kurtarılan aynı zamanda binlerce insanın, binlerce kadının  onuru, insanlığın ta kendisidir.
Kürdistan’ın yiğit insanları sadece tarih yazmadılar, aynı zamanda insanlık onurunun ayaklar altına alınmasının da önüne geçtiler. Hepimiz onlara borçluyuz!
Şengal’i kurtaran ve IŞİD’e karşı bu insanlık savaşında yaşamını kaybeden  tüm insanların önünde saygıyla eğiliyorum.
Taus-i Melek ji we razi be!
 Nurcan Baysal

*As published in T24 on 16.11.2015

No comments:

Post a Comment