Wednesday, February 24, 2016

"East issue”of Turkey begins now, actually!

"East issueof Turkey begins now, actually!


The atrocity in Cizre, we have watched live day by day, lasts almost more than a month. Today, about more than a hundred people from Cizre, most of them less than 20 years old and who were alive one or two weeks ago are dead now. People who were wounded only for one or two weeks agoand asked us for a glass of water are not with us now. These people died gradually. They were tormented, they had to witness the death of who were with them, they lived dead and wounded together, and they were tortured to death, burned as they were without water, and starved.

And these people massacred by having us to watch each step. Apparently, they want to test our silence. And our silence is approved with Cizre. In this way, we used to watch and wait bigger massacres.

With this massacre, they also causean information pollution delibaretly. Adherent media of rulling party promotes this info pollution, and this situation lead to a confusion about what really is happening in Cizre.

Therefore we should review the developments in Cizre:

Tuesday, February 23, 2016

Can the Kurdish question be settled by killing people in Sur?

Can the Kurdish question be settled by killing people in Sur?

We are in Surici district with Lale Mansur, Zeynep Tanbay, Ferhat Tunc, Aysegul Devecioglu, Bahri Belen and Dilek Gokçin who came from Istanbul today. We meet Sibel Yigitalp, the HDP Diyarbakir deputy who is on constant watch in Sur. Ms. Yigitalp is able to talk with the families inside from time to time. A heavy bombardment is going on. Small particles drop to where we stand.  

We listen to the phone conversations with the people in the basements. Remziye talks:

Monday, February 22, 2016

Devlet Kürdün sadece dirisi değil, ölüsüyle de savaşıyor!


Devlet Kürdün sadece dirisi değil, ölüsüyle de savaşıyor!

“… gözleri çıkarılan, kulağı olmayan, burnu kesilen cenazeler yıkadım. Hem de yakın zamanda. Cinsel organı olmayan cenazeler gördüm. Eğer gerçekten bir İslam âlemi varsa, gelip ne yaşadığımızı görsünler. Bir insanın burnunun olmaması normal bir şey midir? Bir insanın cinsel organının olmaması normal bir şey midir? Bunu yapanlar Müslüman olabilir mi?”
Bu sözler Mardin ve civarında iyi tanınan ve civardaki gerilla cenazelerini yıkayan din adamlarından biri, Kürtlerin deyimi ile “mele” Fahri Doğan’a ait. Gazeteci Müjgan Halis geçen ay Nokta Dergisi için “Güneydoğu’da Gassal Olmak” isimli, çok kıymetli, herkesin okumasını şiddetle tavsiye ettiğim bir çalışma yaptı. Bu haber-röportajda bölgeye gelen gerilla ve sivil cenazelerinin durumu anlatılıyor.[1]

Gelin Silvan’ı Silvanlılarla birlikte yeniden inşa edelim!

Gelin Silvan’ı Silvanlılarla birlikte yeniden inşa edelim!

12 günlük sokağa çıkma yasağının ardından Silvan yıkık yanık. Silvan’dan medyaya düşen görüntüler Kobane’yi, 2. Dünya Savaşı sonrası Berlin’i, Paris’i  aratmıyor. Bir farkla. Burada devlet vatandaşına bombayı yağdırdı.  Silvan halkını düşman olarak gören devlet güçleri, şehirden çekilirken de duvarlara tehdit izlerini bıraktı. Güvenlik güçlerinin Silvan duvarlarına bıraktığı tehditkâr aşağılayıcı yazılar, aslında neler yaşandığının kısa bir özeti gibi:

Şengal’in kurtarılması insanlığın bir zaferidir!

Şengal’in kurtarılması insanlığın bir zaferidir!

2015 Ocak ayında IŞİD’in elinden kurtulan kadınlarla görüşmek üzere Musul’a 7 km. mesafede bulunan, oldukça büyük bir Ezidi köyü olan Baadre’ye gittim.  IŞİD’in elinde esir kalmış, tecavüze uğramış birçok kadın bu köye sığınmıştı.[1] Bu seyahatim sırasında görüştüğüm bir Ezidi adam bana ısrarla, “BÜYÜK ŞEY’i yaşadık, o geçmişte kalmasın, buna izin verme, BÜYÜK ŞEY’i unutma, unutturma” diyordu.
Adamın ısrarla “Unutma, unutturma” dediği BÜYÜK ŞEY neydi:

Kürtleri öldürerek ne yapmak istiyorsunuz?

Kürtleri öldürerek ne yapmak istiyorsunuz?

Silvan’da sokağa çıkma yasağı 11. gününde. Her gelen görüntü içler acısı. Bunlardan birkaç tanesi bile Silvan’ın durumunu anlamak için yeterli.
“Biz insan değil miyiz?”
Önce Silvanlı bir gencin haykırışı düşüyor sosyal medyaya:
“Silvan herkes için ayağa kalktı. Bugün kimse Silvan için ayağa kalkmıyor.
Şehitlerin kanı için, bu davadan vazgeçmeyeceğiz.
Bugün kardeşlerimiz ölüyor, kardeşlerimiz!
Burada bir ağaç kadar değerimiz yok. İstanbul’da bir ağaç kesmeye kalktılar herkes tepki gösterdi. Bir haftadır abluka altındayız.
Elektrik yok, ekmek yok, yiyecek yok...
Annelerimiz yemek yapmak için dışarıda ateş yaktıkları zaman bombalamaya başlıyorlar.
Biz insan değil miyiz?
Biz de Müslüman değil miyiz?
İnsanız insan!
Din, ırk fark etmez. Bugün kardeşlerimiz ölüyor!
Kardeşlerimizi hapse atıyorlar, ölüyorlar, yaralanıyorlar.
Niye kimse dayanışmaya gelmiyor?”

Sunday, February 14, 2016

El pueblo kurdo está orgulloso de ti, Mehmet Tunç

El pueblo kurdo está orgulloso de ti, Mehmet Tunç

*El artículo siguiente es una carta abierta al Parlamento Europeo que se envió a cada miembro / órgano de la UE.

Hay muchas personas heridas refugiadas en los sótanos de Cizre, durante casi un mes. Había un hombre que nos decía la verdad, a todo el mundo, al Parlamento Europeo , de lo que está sucediendo en Cizre; este hombre era el co-presidente de la Asamblea  de Cizre, Mehmet Tunç.

 A pesar de que la noticia de la muerte de Mehmet Tunç se viralizó en las redes sociales hace dos días, yo no quise creerla. Durante los últimos dos días, con el teléfono en la mano, estuve hablando con la gente de Cizre a Bruselas, intentando entender lo que le había ocurrido a Mehmet Tunç. No quería creer que este hombre valiente murió.

Esta noche, recibí la noticia de que Mehmet Tunç murió. Hablé con Mehmet hace dos semanas, cuando estaba en Bruselas para moderar un seminario como parte de la 12ª Conferencia de "Unión Europea, Turquía, Oriente Medio y Los Kurdos" Nos comunicamos con él y Mehmet Tunç hizo una llamada al Parlamento Europeo desde el sótano que estaba refugiado:

Lettera Aperta al Parlamento Europeo

Baysal: Lettera Aperta al Parlamento Europeo: 

Mehmet Tunc è stato ucciso! – UIKI ONLUS


Ci sono feriti che si sono rifugiati all’ interno di scantinati a Cizre da quasi un mese. Un uomo ha informato tutto il mondo intero, compreso il Parlamento europeo su quanto sta accadendo a Cizre, questo uomo era Mehmet Tunç, co- presidente dell’ Assemblea popolare di Cizre.
Anche se la notizia della morte di Mehmet Tunç è stata condivisa sui social media da due giorni non volevo crederci. Negli ultimi due giorni, telefono in mano, parlando con persone provenienti da Cizre e da Bruxelles, ho cercato di scoprire cosa gli sia successo. Non volevo credere che questo uomo coraggioso fosse morto.
Questa sera ho ricevuto la notizia che Mehmet Tunç è morto. Avevo parlato con Mehmet due settimane fa quando ero a Bruxelles per moderare la 12° conferenza “Unione europea, Turchia, Medio Oriente e curdi”. Mehmet Tunç aveva fatto una chiamata al Parlamento europeo dal seminterrato in cui erano rifugiati:

Open letter to the European Parliament

Open letter to the European Parliament


There are injured people who have taken refuge in basements in Cizre for almost a month. There was a man who informed us, the whole world, in fact you, the European Parliament as well, about what is happening in Cizre, that man was Cizre People’s Assembly co-chair Mehmet Tunç.
Even though news of Mehmet Tunç’s death is being shared on social media for two days I didn’t want to believe it. For the past two days, telephone in hand, speaking to people from places spanning from Cizre to Brussels, I have been trying to find out what happened to him. I didn’t want to believe that this brave man had died.
This evening I got the news that Mehmet Tunç has died. I had spoken with Mehmet two weeks when I was in Brussels to moderate a seminar as part of the 12th “European Union, Turkey, Middle East and Kurds” conference. Mehmet Tunç had made a call to the European Parliament from the basement they had taken refuge in:

Ein offener Brief an das Europäische Parlament

Das kurdische Volk ist stolz auf dich, Mehmet Tunç!

10. Februar 2016
Von Nurcan Baysal
Es gibt viele Verwundete, die in Kellern in Cizre seit fast einem Monat Zuflucht gesucht haben. Es gab einen Mann, der uns informiert hat, die ganze Welt, tatsächlich auch Sie, das Europäische Parlament, über das, was in Cizre geschieht; dieser Mann war der Co-Vorsitzende der Volksversammlung von Cizre.
Auch, als die Nachricht vom Tode Mehmet Tunçs schon zwei Tage lang über soziale Medien verbreitet wurde, wollte ich es nicht glauben. Während der letzten zwei Tage habe ich mit dem Telefon in der Hand, in Verbindung mit Menschen von Orten zwischen Cizre und Brüssel, versucht herauszufinden, was mit ihm geschehen ist. Ich wollte nicht glauben, dass dieser tapfere Mann gestorben ist.
Heute Abend bekam ich die Nachricht, dass Mehmet Tunç sein Leben verloren hat. Ich hatte mit Mehmet Tunç vor zwei Wochen gesprochen, als ich in Brüssel war, um ein Seminar der 12. „EU, Türkei, Mittlerer Osten und die Kurden“-Konferenz (EUTCC) zu moderieren.
Mehmet Tunç hatte einen Aufruf an das Europäische Parlament verfasst aus dem Keller, in den sie sich zurückgezogen hatten:

Mehmet Tunç: O povo curdo está orgulhoso tua

Mehmet Tunç: O povo curdo está orgulhoso tua

O artigo publicado abaixo é umha carta aberta ao Parlamento Europeu que foi enviada a cada deputado/a e órgao da UE.
Há muitas pessoas feridas que se refugiarom nos sotos, em Cizre durante quase um mês. Houvo um homem que nos informou da verdade, ao mundo inteiro, o Parlamento Europeu, sobre o que está acontecendo em Cizre, era este homem o co-presidente da Assembléia do Povo de Cizre Mehmet Tunç.
Apesar da notícia da morte de Mehmet Tunç está sendo compartilhada nas redes sociais desde há dous dias eu nom queria acreditar. Nos últimos dous dias, telefone em mao, falando com pessoas de lugares que vam desde Cizre a Bruxelas, tenho tentado descobrir o que aconteceu com el. Eu nom queria acreditar que este homem corajoso morrera.
Esta noite, recebim a notícia de que Mehmet Tunç morrera. Eu falara com Mehmed duas semanas atrás, quando eu estava em Bruxelas para moderar um seminário como parte da 12º conferência “Uniom Europeia, Turquia, Oriente Médio e os Curdos”. Mehmet Tunç figera umha chamada ao Parlamento Europeu desde o soto no que tomaram refúgio:

Avrupa Parlamentosu'na açık mektup

Avrupa Parlamentosu'na açık mektup

Neredeyse 1 aydır Cizre’de bodrumlara sığınmış yaralı insanlar var. Tüm bu yaralılardan, Cizre’de neler yaşandığından bizleri, tüm dünyayı, hatta sizi, Avrupa Parlamentosu’nu haberdar eden bir adam vardı, Cizre Halk Meclisi Eş Başkanı Mehmet Tunç.
Mehmet Tunç’un ölüm haberleri 2 gündür sosyal medyada dolaşsa da, bu habere inanmak istemedim. 2 gündür elimde telefon Cizre’den Brüksel’e insanlarla görüşerek Mehmet Tunç’a ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Ölümü bu yiğit adama kondurmak istemedim.
Bugün akşamüzeri Mehmet Tunç’un ölüm haberini aldım. Mehmet Tunç ile 2 hafta önce Brüksel’deyken konuşmuştum. Avrupa Parlamentosu’nda 12.'si düzenlenen  “Avrupa Birliği, Türkiye, Ortadoğu ve Kürtler”   konulu konferans çerçevesinde, yönettiğim panelde, Mehmet Tunç’a telefonla bağlanmıştık. Mehmet Tunç sığındıkları bodrum katından Avrupa Parlamentosu'na seslenmişti:

Tuesday, February 9, 2016

Silvan’a ses verin!

Silvan’a ses verin!

Düşünün!
Hukuk çiğnenerek yaşadığınız ilçede sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor, yaşadığınız sokak onlarca tank, zırhlı araç tarafından ablukaya alınıyor!
Düşünün!
Helikopterler tepenizde, keskin nişancılar yüzlerce metre öteden mahallenize göre konuşlanmışlar, tanklar ve zırhlı araçlar çocuklarınızın oynadığı sokaklarda…

Huzur ve istikrar sizin oralara geldi mi kardeş!

Huzur ve istikrar sizin oralara geldi mi kardeş!

Sabah önce Şırnak’tan bir telefon alıyorum. Çok sevdiğim Pepule Çay Bahçesi’nin işletmecisi Jihad:
“Kaygılıyız, çok da korkuyoruz doğrusu ama biliyor musun burada çok güzel bir dayanışma oluştu halk arasında” diyerek söze giriyor.

21 insanı kim öldürdü?

21 insanı kim öldürdü?

Bugün Kürtler ve Türkiye’de adalet isteyenler açısından önemli bir dava görülüyor.
Cezasızlıkla Mücadele Güçbirliği’nin raporuna göre 1993-1995 yılları arasında Cizre’de  tespit edilebilen 35 zorla kaybetme vakası yaşandı. 2009 yılında bunların 13’ü Diyarbakır Özel Yetkili Savcılığı’nın hazırladığı iddianameye dâhil oldu ve 21 kişinin kaybedilmesi ve keyfi infazının faillerini cezalandırmak üzere Temizöz ve Diğerleri Davası başladı.
Bugüne kadar dava kapsamında 48 duruşma görüldü ve pek çok tanık ifadesi alındı. 48 duruşma boyunca yargılanan, hakkında 9 kez ağırlaştırılmış müebbet cezası istenen davanın en önemli sanığı Albay Cemal Temizöz de dâhil  8 sanık için, Haziran 2015’te görülen duruşmada savcı “tanıkların ifadelerinin hükme esas teşkil edemeyeceğini ve olaylarla ilgili kesin, inandırıcı ve vicdani kanaate uygun delil bulunmadığı” gerekçesiyle her biri için ayrı ayrı beraat talep etti!

Seçimin ardından Diyarbakır


Seçimin ardından Diyarbakır

Seçim sonuçlarını öğrenen 8 yaşındaki oğlumun ilk sorusu“Anne, yani herkes hırsıza mı oy vermiş?”oldu. Doğrusu küçük oğlumun bu soruyu sormasına şaşırdım, olan bitenlerin bu kadar farkında olduğunu beklemiyordum. Biran ne cevap vereceğimi bilemedim. Sonra kısaca “biz hırsıza vermedik” diyerek konuyu kapatmaya çalıştım.

Türkan’dan Davutoğlu’na mektup var!

Türkan’dan Davutoğlu’na mektup var!

Diyarbakır kamu kurumları, emniyeti ve AKP teşkilatı ile günlerdir Başbakan Davutoğlu’nun mitingine hazırlanıyor. Şehrin dört bir yanına asılan bez dövizlerde Davutoğlu’nun gülümseyen resimlerinin yanında şunlar yazıyor:
“Diyarbakır’ın kararı, istikrarın ve huzurun devamı”
“Yolumuz AK, iktidarımız Hak”
“Şahabeler şehri ecdadı gibi tarihi kendi yazar”
“Diyar diyar dolaştın 5. Haremi şerifine kavuştun”
“Hedefler büyük korkutur düşmanları, senin inancın yeter ecdadın torunları”
“Bilge adam, davan davamız”
“Var mısın büyük oyunu bozmaya, yeniden tarih yazmaya”
Bir bez döviz var ki, onda yazanlar uzun süredir gülmeye hasret kalan Amedlileri epeyce  güldürüyor:
“Dozame Bırati U İttifaka Kürdü Türkan ê”
Yani; "Davamız, Kürtlerle Türkan'ın kardeşliği ve ittifakı"

Suriçi’ne Sur’dan bakmak!

Suriçi’ne Sur’dan bakmak!

Diyarbakır Suriçi’ni anlatmaya bugün de devam edelim.
Fatihpaşa’daki Tarihi Suriçi Aile Çay bahçesindeyim. Bugün hava yağmurlu. Sokağa çıkma yasağı sırasında tanklar çay bahçesinin kapısını kırarak içeri girmiş ve bahçedeki ağaçları taramışlar. Ağaçların bir kısmı aldıkları darbeler sonucu kırılmış. Çay bahçesini işleten Ali Usta içeriye bomba atıldığını ve buzdolabı da tarandığı için, bir dolap dolusu malzemesinin de heba olduğunu belirtiyor.