Leyla’ya
dokunmayın! Çekin pis ellerinizi!
Leyla Suriye’den
gelmişti. Küçük çocukları, kayınvalidesi ve kocası ile Diyarbakır’a gelen
birçok Suriyeli gibi Suriçi’nde eski bir Diyarbakır evinin avlusunu mesken
tutmuşlardı. Leyla hakkında tek bildiğimiz bu. Sonrası karanlık.
Geçen ay Suriçi’nde top
oynayan küçük çocuklar buldular Leyla’nın cesedini. “Maktulün vücudunda birçok
travma ve darbenin yanı sıra 37 bıçak
darbesi bulundu” yazıyordu otopsi kağıdında. İsmi bile bilinmiyordu. Tek
bilinen bir müddettir ailesi ile bu taş avluda yaşamaya çalıştıklarıydı.
Çocuklar, eş, kayınvalide… hiç kimse
yoktu ortalarda. Leyla’nın kocası cinayetin baş zanlısı olarak geçecekti kayıtlara.
Suriye’de kim bilir ne
umutlarla başlayan kısa yaşamı Diyarbakır’da soğuk bir taş avluda bitivermişti
işte! İsimsiz, kimsesiz… Yıllar önceki Suriye seyahatlerimden birinde demişti
Halepli bir kadın “biz Leyla ismini çok severiz “diye. Ben de Leyla adını koydum bu isimsiz kadına.
Leyla sessizce
defnedildi, bilmediği bir ülkede, bilmediği bir toprağa. Filistin’in
“tanınmayan köylerinde” çalışan aktivist kadınlardan dinlediğim şarkı geldi
aklıma. “Toprak Arapça Konuşuyor”(The Land Speaks Arabic). Ben de O’nu söyledim
Leyla’ya.
Başta Urfa, Kilis, Antep,
Antakya ve Nusaybin olmak üzere tüm Bölge Suriye’den gelen Leylalarla
dolu. Çocuk Leylaların körpe bedenleri
1000-2000 TL. arasında satılmakta. Bu alçakça ticareti yapanlar, 13-14 yaşındaki Leylaları kendilerine “eş”
alarak “imam nikahı” kisvesi altında
Tanrı’yı kandırmaya çalışmaktalar…
Birkaç aylık tecavüzden sonra da bu çocuk Leylaları boşayarak bu sefer kendileri satmakta
başka erkeklere. Bu ticaret bu
şehirlerin çoğunda artık alenen yapılmakta.
Suriyeli Leylaların
hayatı memleketimizde son buluyor, farkında mısınız? Leylaları satanlar, satın
alanlar, onların körpecik bedenlerini bir eşya gibi kullanıp atanlar, çocukluk
hayallerini yıkanlar aramızda, aynı havayı solumaktayız.
Hepimiz sorumluyuz Leylalara
karşı. Belediyelerimiz Leylalar için bir merkez açamaz mı, barolarımız
Leylalara hukuki destek veremez mi, sosyal hizmetlerimiz Leylaların üç kuruşa
satılmasını engelleyemez mi, onlara elbirliğiyle sıcak bir yuva bulamaz mıyız? Koca
Türkiye Cumhuriyetinin kurumları nerede? Leyla’yı kurtarmak bu kadar mı zor?
Doğrusu Suriye uçağını
düşürdük diyerek savaş naraları atan, bizi Leyla’nın ülkesindeki savaşın bir
parçası yapan devletten bir beklentim yok zaten. Ama biz Kürtler bir şey yapamaz
mıyız Leylalar için? Zorla göç ettirilen, evleri yakılan, ailelerini kaybeden, savaşın
tüm yıkıcılığını yaşamış, evinden, yuvasından olmuş, onurlu bir yaşam için bu
kadar mücadele etmiş Kürtler Leyla’nın halini daha iyi anlayabilmeli…
Leylaların en azından Kürdistan’da kaderinin bu olmaması için mücadele etmeli.
Suriyeli Leylalar memleketimizde
ölüyor, öldürülüyor, satılıyor, kayboluyor.
Leylalara dokunmayın,
çekin pis ellerinizi!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 01.04.2014
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 01.04.2014
No comments:
Post a Comment