Diyarbakırlılar günlerdir Newroz’da havanın yağışlı olmaması için dua ettiler Bu sefer Tanrı onları dinlemiş olmalı. Muhteşem güzel bir bahar sabahına uyandık bu 21 Mart’ta. Newroz için kendisine özel gerilla kıyafeti yaptıran çocuklarımın bakıcısı Zozan da Kürtlerin çoğunluğu gibi günlerdir bugüne hazırlanmakta. Gerilla kıyafetlerini giyerek, sabah erkenden halaylar eşliğinde ayrılıyor evden. Helikopter sesleri arasında yaptığımız kahvaltıdan sonra evimizin hemen yanı başındaki Newroz alanına yürüyoruz.
Alana otobüs ve dolmuşlar akın akın insan taşımakta, otobüslerden inen sarı-kırmızı-yeşil renklere bezenmiş Kürtler alana akmaktalar. Birçok genç üzerinde Öcalan’ın resmi olan beyaz tişörtler giymiş. Bu Newroz Öcalan baş köşede.
İnsanlar en güzel “şel û şepik”leri ve “xeftan”ları ile gelmişti alana. Bu şal-şepikleri giydi diye ne kadar çok Kürde dava açılmıştı bir zamanlar. Gerilla kıyafeti giydirilen küçük erkek çocuklar, binlerce metrekarelik Newroz alanında atla gezen gençler, simitçiler, sucular, bayrak satanlar, puşî satanlar, davul zurnacılarla şenlenmişti tüm alan.
Oturacağımız mekana doğru yürürken tören başlamış, Kürt ulusal marşı Ey Ragîp (Ey Düşman) çalmaya başlamıştı. Alandaki herkes, yürüyenler, konuşanlar, atlılar biranda durmuş, eller zafer işareti şeklinde havaya kaldırılarak saygı duruşuna geçilmişti. Sıkı bir mücadele sonrası misafirler için hazırlanan platforma ulaştığımda sahnenin üzerindeki devasa yazıyı gördüm: “Şoreşa Rojaveya Şoreşa Rojhilata Navine” (Rojavadaki Devrim Ortadoğu’nun Devrimidir). Bu yıl kalpler Kürdistan’ın tüm parçalarındaki Kürtler için atıyor. Geçen yılla kıyaslanmayacak kadar binlerce Öcalan bayrağı alanda dalgalanmakta. Belli ki bu yıl Newroz Öcalan’a adanmakta…
Konuşmalar sık sık milyonlardan gelen “Önder Apo” haykırışları ile kesiliyor. Her yerde “Özgür Önderlik” yazıyor. Üzerinde “Öcalan’a Özgürlük Platformu” yazılı yelekler giyen gençler sahne gerisinde düzeni sağlamaya çalışıyor. Dev sahnede ise gerilla kıyafeti giymiş gençler düzeni sağlamakta.
Bugün hepimizin hayaliydi…
Osman Baydemir anons edildiğinde korkunç bir alkışla yer yerinden oynuyor. Osman Bey, Seyit Rıza’dan başlayarak bu mücadelede öldürülen herkesi selamlayarak başlıyor konuşmasına. “Bugün Seyit Rıza’nın, Şeyh Sait'in, Mele Mustafa Barzani'nin, Leyla Kasım'ın, Qazi Muhammed'in, özgürlüğün meşalesi Mazlum Doğan'ın, Necmettin Büyükkaya'nın, Sakine, Fidan ve Leyla'nın … hayaliydi.”
Bugün hepimizin hayaliydi. Osman Beyi dinlerken alana tekrar bakıyorum. Milyonlarca Kürt genç, gözlerinde hüzünlü bir umut var. Kederli bir umut var. Bu yıl coşkunun yanı sıra geleceğe yönelik belirsizliğin getirdiği hüzün ve endişe de hakim alana. Osman Bey devam ediyor: “Şehitlerin sayesinde bugün buradayız.” Alan susuyor, binlerce şehit vermiş Kürtler “şehid namirin” diye haykırıyor. “Beni helal edin” diyor. Helal olsun! “Bu ülkeye bir daha kışın gelmesine izin vermeyeceğiz. Kürdistan’ın gençlerine çatışmayı, kanı, acıyı değil; barışı, özgürlüğü, eşitçe bir yaşamı miras bırakacağız.”
Osman Bey’den sonra Cemil Bayık’ın Kandil’den görüntülü konuşması başlayınca, bu beklenmedik sürpriz karşısında milyonlar biranda susuyor. Kulaklar pür dikkat Bayık’a kilitlenmiş durumda. AKP’nin müzakere sürecini boşa çıkardığını söyleyen Bayık “yine de umutluyuz” diyerek sözlerini bitiriyor. Bu yılki Newroz’u en iyi tanımlayan cümle sanırım bu: “Yine de umutluyuz”. Kürtler bu yıl umutla umutsuzluk arasında, umuda sarılmaya çalışıyor.
Arada çıkan Karadenizli müzik grubu Kürtleri kısa bir süreliğine de olsa coşturuyor. Yaşasın halkların kardeşliği! Karadenizli grup hüzünlü bir Kürtçe şarkı söylemeye başladığında alandaki birçok insan gibi benim de gözlerim doluyor. Karadenizli grup kemençe eşliğinde “Özgür Amed” diye bağırıyor, “mücadeleniz mücadelemizdir”. Karadenizliler bana Anadolu’nun topraklarını bir kez daha sevdiriyor.
Kürtler bugün birlikte bir şarkı söylediler
Sıra beklenen anda, Öcalan’ın mektubunda… Pervin Buldan ve Sırrı Süreyya Önder alandaki yerlerini aldılar. Gençler bayrakları saygı duruşunda tutmaya başladılar.
Kadın ve gençlere sevgi ve selamla başlıyor mektup. Öcalan tüm Türkiye’yi bir olmaya çağırıyor. Asıl sorunun “birbirini tekrarlayan darbelerle mi yoksa tam ve radikal bir demokrasiyle mi yola devam edeceğimiz” olduğunu belirtiyor. “Direnirken korkmadık barışırken de korkmayacağız” diyor. Ve barış süreci için yasal çerçeve talep ederek hükümeti süreçte ciddiyete davet ediyor. Mektup geleceğe yönelik somut bir şey söylemediği gibi aslında yeni bir şey de söylemiyor. Eğer hükümet adım atmazsa ne olacağına dair bir ipucu vermiyor. Barış umudunu beslemeye çalışıyor. Oldukça yumuşak, kucaklayıcı ve sürecin devamından yana bir mektup.
Belki de bu Newroz’un asıl önemi milyonlarca Kürt’ün bir kez daha Öcalan’ın yanında olduğunu tüm dünyaya göstermesi. Kürtler “Öcalan’a özgürlük” olmadıkça mücadelenin bitmeyeceğini haykırıyor. 2014 Newroz’unda Kürt halkı ve Kürt siyaseti bir kez daha barışın arkasında olduğunu seslendiriyor. Kürtler bugün kendi kendilerine umudu yeşertmeye çalışıyor. Kürtler bugün birlikte bir barış şarkısı söylüyor. Türklerin bu sesi bir gün duyacağını umarak…
Newroz Pîroz be Kürdistan!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 24.03.2014
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 24.03.2014
No comments:
Post a Comment