Ya
Hızır! Sen Çocuklarımızı Koru!
As published in Bianet on 26.10.2013
Elimde resimli bir
çocuk dergisi. Dergide çocuklar oynamaya giderler. Evlerinin hemen arkasında
devrilmiş tanklar, silah ve savaş atıkları vardır. Çocuklar bunların arasında oynarken bir mayın
bulurlar. Çocuklar mayını tam ellerine alacakken, o sırada şehrin sokaklarında gezinmekte olan Hızır
Dede yetişir ve çocukların mayına dokunması engeller.[1]
Ancak Bölgede gerçek bu
dergideki gibi değil. Kürt çocukları korumak için etrafta gezinen bir Hızır
Dede yok. Halen birçok çocuk bu mayınlarla yarım kalıyor ya da yaşama veda ediyor.[2]
Mayınlar Kürt sorunun
bir parçası. Bölgede sadece sınırlar değil sınırların içi de mayınlarla
dolu. Bu sinsi silahı Bölgede hem devlet
hem PKK yoğun olarak kullandı. Mayın raporlarını hazırlayan Land Mine Monitor’un
2004 yılı raporuna göre; Türkiye’de 1957-1998 yılları arasında toprağa 936.663
mayın döşenmiştir. Rapora göre Türkiye, sadece 1989-1992 yılları arasında 39.569
mayını “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri’ne” yerleştirdiğini beyan etmiştir.
2011 tarihi itibari ile, Türkiye’de
toprağa döşeli mayın sayısı 981.778 adettir.[3]
Devlet, 1990’lı
yıllarda köy boşaltmalarından sonra, boşaltılan birçok köyün etrafına ve
karakolların etrafına mayın döşedi. Döşenen bu mayınlar, insanların köylerine
dönmeleri için bir engel teşkil ettiği gibi, dönen bir çok köylü de mayın ve
çatışma atıkları ile yaşamaya devam etmektedir. Mayınlar köye dönüşler önünde
büyük bir engeldir.
Türkiye 2003 yılında Ottawa
Sözleşmesi’ni imzalayarak, 2014 yılına kadar toprağa döşeli mayınları
temizleyeceğini ve kurbanlar için
gerekli adımları atacağını taahhüt etti. Ancak Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi
için birkaç girişim dışında, ciddi bir mayın temizleme çalışması
başlatılmadı.
Maalesef mayın meselesi yasalarda
hep bir “güvenlik” meselesi olarak ele alındığı, bu meseleye insan hakları açısından bakılmadığı için,
sorun tüm boyutlarıyla görünür olmuyor. Bugün Bölgede binlerce mayın mağduru
var. Bir anlamda mayın sorunu Kürt sorununun bir parçası haline gelmiş, mayın
mağduru olmak Kürtlükle özdeşleşmiştir. Mayın mağdurları da tıpkı mevsimlik işçiler gibi ölürken bile
gazetelerin en arka köşelerinde küçük bir haber olmanın ötesine geçemiyorlar.
Tüm bu olumsuz tablonun içinde umutlandığım
nokta DUY-DER (Toplumsal Duyarlılık Derneği) gibi Bölgenin köylerinde mayın ve
savaş atığı patlamalarının önlenmesi için çalışan cevval sivil toplum örgütlerinin
olması. DUY-DER 2005 yılından beri mayın ve savaş atıklarına karşı Bölgede
örgütlenmiş bir dernek. Hakkari ve Şırnak gibi illerin yoğun mayın bulunduran ilçelerindeki
köyleri yıllardır tek tek gezerek köy
okullarında okuyan çocuklara ve öğretmenlere eğitimler veriyorlar. Bu
eğitimlerle mayın ve savaş atıklarını tanıtıp, neye dokunulup neye dokunulmaması
gerektiğini öğretiyor, bir anlamda devletin yapması gerekeni yapıyorlar. Bu
okullarda bu eğitimleri vermek için gerekli izinleri almak hiç de kolay
olmuyor. Yüzbinlerce mayının gömülü olduğu şehirlerde bile önce yereldeki
yetkileri bir mayın sorunu olduğuna ikna etmeleri gerekiyor. Bir yandan da
geride kalan mağdurlarla ilgileniyorlar. DUY-DER’in bastığı “Geride Kalanlar”
adlı kitapta bir “geride kalan” şöyle anlatıyor:
“Henüz 8 yaşındaydım. Köyümüzün çocuklarıyla sağlık ocağının bahçesinde
oyun oynarken bize ilginç gelen bir cisim bulduk. Hala bu cismin ne olduğunu
tam olarak bilmiyorum. Bu cismin içinde rengarenk boncuk gibi bir şey vardı. O
renkli boncuğu içinden çıkarıp almak istemiştim. Ben, ikizim Mehmet ve halamın
kızı Rukiye onu alıp eve getirdik. Odamıza kapanıp oynamaya başladık. Bir çivi
ve çekiçle vurarak içini açmaya çalışırken patladı. Bir anda kanlar içinde
kaldık. Bizi hastaneye götürdüler. Sonrasında Mehmet’in öldüğünü öğrendim.
Rukiye ve ben yaralanmıştık. Bir bacağımı, kolumu ve parmaklarımı kaybettim.
Yüzüm paramparça olmuştu. Uzun bir tedavi süreci yaşadım. Bu olaydan dolayı hep
suçluluk duydum.”[4]
Bunca
yakıcılığına rağmen, maalesef mayın sorunu barış sürecinde ele alınması gereken
konulardan biri olarak görülmüyor. Barış süreci başladığından beri kimse
ölmüyor diye seviniyoruz. Oysa Kürtler ölmeye devam ediyorlar. Bu mayınlar
temizlenmez ise Kürt çocuklar ölmeye ve yarım kalmaya devam edecekler. Öyle
görünüyor ki mayınlar konusunda adım atılması daha uzun yıllar alacak. Bu
arada, çocukları mayınlardan kim koruyacak?
Hızır Dede
Kürt çocukları bırakalı yıllar oldu.
Ya Xizir!
Were, sitara xwe bide ser zarokên me![5]
Nurcan Baysal,
26.10.2013, Diyarbakır
[1] Hızır
Dede, DUY-DER’in okullarda okuttuğu çocuk dergisi.
[2] Mayın
vakalarına ilişkin bir çalışma mevcut değildir. DUY-DER Hakkari Mayın ve
Çatışma Atıkları Araştırma Projesi kapsamında 2006 yılına dek Hakkari’den ölüm
ve yaralanma ile sonuçlanan 1070 vakaya ulaşabilmiştir. DUY-DER Mayın ve
Çatışma Atıkları Hakkari Faaliyet Raporu 2012 sf. 10.
[3]
A.g.e. sf. 2
[4] Geride
Kalanlar, DUY-DER, Kasım 2008, Diyarbakır.
[5] Ya
Xızır sen yetiş, çocuklarımızı koru!
No comments:
Post a Comment