Duyduklarınıza pek inanmayın, burası Şırnak!
Uzun bir aradan sonra tekrar Şırnak’tayım. Son yıllarda sık gittiğim Şırnak’a her gidişimde yollardaki tank ve TOMA sayısının arttığını görüyorum. Nitekim 3 ayrı kontrol noktasından geçtikten sonra şehre girebiliyoruz.
Her zamanki gibi ilk durağım Şırnak’ın en sevdiğim yerlerinden biri olan Pepule Çay Bahçesi. Çay Bahçesindeki oklar hala dağları ve yakılan köyleri işaret ediyor… Belli ki barış rüzgarı Şırnak’ta henüz esmiyor!
Pepule Çay Bahçesini işleten Şırnaklı dostum Jiyan ile sohbet ediyoruz. 5-6 ay öncesine kadar çay bahçesinde 1500 Ezidi’nin misafir edildiğini öğreniyorum. Bahçeye serilen yataklarda misafir edilen Ezidileri, gündüzleri Şırnak halkı evlerine götürerek, banyo, giysi, gıda gibi ihtiyaçlarını uzunca bir süre karşılamışlar. “Şırnak halkı çok yardım etti” diye devam ediyor Jiyan. Bu, gün boyunca dolaştığım Şırnak Maden Ezidi kampında da en çok duyduğum söz.
Gençlerin Şırnak’ta gidebileceği tek mekân olan Pepule’de okey, tavla sesleri arasında gençlerle barış sürecine ilişkin sohbete başlıyoruz:
“Son açıklama herkeste bir algı oluşturdu, silahlar bırakılacak algısı veriliyor, oysa parti 10 maddeyi söylüyor, kimse bakmıyor.10 maddede güvenliğin yumuşatılması var, oysa iç güvenlik yasası tam tersini söylüyor.”
“10 madde de özgürlükçü maddeler, görünen o ki bir değişim olmayacak”.
“Batıda Ahmet Hakan bile bu maddelere ütopya dedi.”
“Kürtlerde her zaman bir umut var, ama TC.nin politikaları umut vermiyor.”
“Silahların bırakılması TC. ye karşı söylendi, yoksa PKK tümden silah bırakamaz.”
‘Devlet hala aynı devlet’
Şırnak’ın içinde de yoğun olarak gördüğüm TOMA’lar, akrepler ve görüştüğüm insanların endişeli yüzleri bir şeylerin yolunda gitmediğinin de habercisi. Gün boyunca yaptığım görüşmelerde Şırnak’tan PKK’ye son dönemlerde yoğun katılım olduğunu öğreniyorum. Pepule’deki gençler de bunu teyit ediyor:
“Dağa çıkışlar burada çok yoğun, ciddi bir artış var, çevremizden görüyoruz. Bunu 2 şey tetikliyor: Kobanê ve devletin politikaları.”
“Bizim bölgede hala bir baskı var. Burada hala OHAL var, son dönemdeki Cizre olayları da bunun göstergesi.”
Devletin şiddeti Şırnak’ta gençlerin en çok şikâyet ettiği konu:
“Psikolojik şiddet var, devlet her türlü şiddeti uygulamaya devam ediyor. Akrep ve panzerlerin dolaşması, silahlı güçlerin bir savaş ortamı varmışçasına dolaşması, bize şiddet.”
“Devletin şiddeti burada artıyor. Şiddet sadece namluyu doğrultma değildir. Güvenlik paketi bu şiddeti arttıracak.”
“Son günlerde Şırnak’ta çok fazla insan tutuklandı. Herhangi bir gösteriye katılmak bile suç artık. Dersim’den buraya kadar insanlar tutuklanıyor. Bu nedenle devletin barış söylemleri bize samimi gelmiyor.”
“Devlet hala burada askeriyle polisiyle çok baskın.”
“Devlet hala aynı devlet.”
Nitekim gençlerden biri OHAL kalktıktan sonra, bir kimlik aramasında, polise “artık bizi rastgele arayamazsınız” dediğinde, polisin “Gençler duyduklarınıza pek inanmayın. Burası Şırnak!”diye cevap verdiğini anlatıyor.
'Gelişmelerden Botan’ın bir beklentisi yok'
Söz dönüp dolaşıp seçimlere geliyor. HDP barajı aşacak mı?
“Aşacak.”
“ Ben Niğde Kemalhisar’da çalışıyorum, HDP ye güzel bir katılım var, Samsun’da da var. Aşacağını düşünüyorum ama seçime kadar dönemde neler olacağı da önemli.”
“Cumhurbaşkanı 400 milletvekili istiyor, bunu almak için her şeyi yapacaktır.”
“HDP barajı aşarsa AKP’nin tüm planları biter. CHP AKP’ye alternatif değil.”
“Türkiye’yi ancak Kürtler değiştirebilir, birçok şeyi de biz değiştirdik.”
“Şimdi özellikle milliyetçilik pompalanıyor.”
“HÜDA-PAR’ın Bölgede bir gücü yok, devletten destek almazsa.”
Şırnak’ın görüşü her zaman önemli. Çünkü gerilla ile yoğun temasta olan bir il. Barış sürecinden beklenti neredeyse hiç yok. Şırnak’ta devlete güven yok:
“Devlet samimiyetsiz. Basını özel olarak silah bırakacak algısı yaratıyor, sonra da PKK yapmadı diyecekler. Açık bir oyun var, biz görüyoruz.”
“PKK’nin silah bırakması gerçekçi değil. İnsanlar burada öz savunmayı kendi yaşamlarında hissetiler. Rojava’yı örnek alıyorlar. Gelişmelerden Botan’ın bir beklentisi yok.”
1992 yılında Şırnak’ın 4 gün 4 gece yakıldığında ve sonra boşaltıldığını gören, ve hala bu anıları oldukça canlı olan gençlere,“Peki ya süreç ilerlemezse” diye soruyorum:
“Biz kendi tarafımızdan baktığımızda bu devleti bu sistemi değiştirebileceğimizi görüyoruz.”
“30 yıllık mücadelemiz sonucu devlet ve Türkler Kürtlerin varlığını kabul etti. Türkler için devlet vazgeçilmez bir şey, bizim için devlet olmasa da olur, biz halkların beraber yaşayabileceğine inanıyoruz. , kardeş olabileceğine inanıyoruz. Demokratik özerkliği artık Türkler bölünme olarak görmüyor. Biz bu devletin kafatasını bozduk ve buna karşı tarafı da ikna ettik.”
“Sivil Cuma çok önemliydi, çünkü devletin yapılarına ihtiyacımız olmadığını gösterdik.”
“Kendi yapılarımızı oluşturursak devlete ihtiyacımız kalmayacak. Her türlü şiddetin kalkmasını istiyoruz. Devletin buradaki yapıları, hükümet konağı, tüm bunlar bize rahatsızlık veriyor. Devletten yana umut yok ama kendi tarafımızdan bakmaya çalışıyoruz, o zaman umut var.”
'Kuzey Kürdistan Rojava’nın yolundan gider'
Gençlerle görüştükten sonra akşam yemeği için meydandaki bir restorana gidiyoruz. Meydanın ortasındaki Atatürk heykeli, yanındaki büyük TOMA ve hemen arkasındaki mezarlığa bakınca, Şırnaklı çocukların bu manzara ile büyümesi içimi acıtıyor. Akşam yemekte bir araya geldiğim Şırnaklılar da süreç ilerlemezse artık dönüşü olmayan bir yola girileceği görüşündeler:
“Artık tepki çok büyük olur, Kuzey, Rojava’nın yolundan gider.”
“PKK çok insan kaybetti, yoruldu ama çok güçlüdür şehirlerde ve yeni katılım da çok”.
“Türkiye Kürt barışına mahkum. Ortadoğu’da başka alternatifi kalmadı, dünyada prestiji sıfıra indi.”
“Bu şans da kullanılmazsa Kuzey Kürdistan Rojava olur. PKK’nin milis gücü bölgede çok fazladır. Eskiden 21 Martlarda onlar Cudi’de ateş yakar, biz de ateşe dağın bu tarafından Dilan (halay) oynayarak karşılık verirdik. Şimdi karşılıklı havai fişek atılıyor, devlet hiç bir şey yapamıyor.”
Sabah Cudi’ye karşı uyanıyorum. Kürdistan dağlarına bahar gelmiş! Devlet Şırnak’ta dağlara bile mührünü vurmaya çalışmış, dağa uzanamayınca Cudi’nin yamacında bir yere kocaman bir ay yıldız çizivermiş.
Cudi’nin Gabar’ın muhteşem güzelliğine bakarken, görüştüğüm gençlerden birinin söylediği sözü hatırlıyorum:
“Bizler burada huzurluyuz, kendi kendimize de yeteriz, devlet bize karışmasa.
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 27.03.2015
No comments:
Post a Comment