Friday, November 15, 2013

Korucuların Ortak Görüşü: Devlet Bizi Kullandı

Korucuların Ortak Görüşü: Devlet Bizi Kullandı

*As published in BİANET on 10/11/2013




Koruculuk sistemi 1985 yılında kurulduğu günden bugüne Türkiye’de oldukça tartışılan bir konu oldu. Sistem kamuoyunda bugüne kadar daha çok korucular tarafından işlenen suçlarla gündeme geldi. Bunun dışında koruculukla ilgili bilgi oldukça az. Kimdir bu korucular? Nasıl yaşarlar? Neden ve nasıl korucu oldular? Kürt toplumunda korucu çocuğu olmak ne demektir? Korucuların kendileri koruculuk sistemi hakkında ne düşünüyorlar? Sistemin kaldırılmasını talep ediyorlar mı? Geleceğe nasıl bakıyorlar?
DİSA’nın (Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü) 2 yıldır yürüttüğü Koruculuk Araştırması korucuların pek de bilinmeyen bu yönlerine ışık tutması anlamında çok kıymetli. 9 Kasım’da Diyarbakır’da düzenlenen bir toplantı ile “Geçmişten Günümüze Türkiye’de Paramiliter Bir Yapılanma- Köy Koruculuğu Sistemi” isimli araştırma kitabının yazarlarından ikisi  Şemsa Özar ve Nesrin Uçarlar araştırma sonuçlarını aktardılar.
Araştırmadan çıkan en önemli bulgulardan biri korucuların homojen ve tek tip olmadıkları. Nitekim ellerine silahı ilk nasıl aldıklarından da bunu anlayabiliyoruz. Korucuların bir kısmı silahı ellerine gönüllü almış bir kısmı zorla. Kimi insanlar jandarma baskısı ve köylerini terk edemedikleri için istemeyerek koruculuğu kabul ediyor, bazıları yanlış bilgilendirme sonucu bunu bir bekçilik sistemi olarak değerlendirip eline silahı alıyor. Kimisi PKK’ye karşı silahı alıyor, kimisi “düşman” aileler karşı üstünlük sağlamak amacıyla alıyor. Yine koruculuğu “memuriyet” gibi görerek, sağlayacağı maddi çıkar ve sosyal güvenceden dolayı alanlar olduğu gibi  yoksulluk ve geçim derdi nedeniyle silahı alanlar da olmuş. Ancak özellikle çok büyük korucu grupları “devlet yanlısı” olan aşiretler tarafından oluşturulmuş. Koruculuk, bu aşiretlere yaptıkları yasadışı işlere devlet tarafından göz yumulmasını sağladığı gibi silaha da yasal yoldan ulaşma imkanı da veriyordu.
Nitekim bugün korucular ve aileleri, koruculuk sistemini sorgularken veyahut  sistemin geleceğine ilişkin düşüncelerini belirtirken de bu  farklılıklar su yüzüne çıkıyor. Korucuların bir kısmı, özellikle de zorla korucu yapılanlar sistemin en kısa sürede kaldırılmasını istiyor. Bir kısım korucu ise sistemin kaldırılması için önce can güvenliği, iş ve özlük haklar talep ediyor. Diğer yandan, özellikle çeşitli suçlara bulaşmış, elindeki silahla insanlara zarar vermiş olanların bir kısmı ise silahı bırakmaya hiç niyetli değiller. Silahın verdiği nüfuz ve gücün devamını istiyorlar. Bu farklı korucu gruplarının hepsinin ortak görüşü ise “devlet bizi kullandı” düşüncesine sahip olmaları.
Toplantıda Nesrin Uçarlar koruculuk meselesine devletin bakışını çok "erkek" bulduğunu, özellikle son 30 yıllık Meclis tutanakları incelendiğinde devletin koruculuk sistemiyle ilişkisini “tecavüz sonucu ortaya çıkan gayri meşru çocuğu nüfusuna aldırmaya çalışan bir baba” olarak gördüğünü belirtiyor. Öte yandan, Şemsa Özar’ın korucularla yapılan görüşmelerden aktardığı sözlere baktığımızda “bu gayrimeşru çocuğun da babayı hiç benimsemediğini” rahatlıkla söyleyebiliriz. Görüşülen korucuların hemen hemen hepsi devletin onlara “ikinci sınıf vatandaş” muamelesi yaptığını, “devlet babanın” gayrimeşru çocuğunu keyfice ve  usulsüzce kullandığını belirtiyorlar. Bir korucu bu durumu şöyle açıklıyor:
“Askeriye yeri geldiğinde iyi davranıyor, yeri geldiğinde baskı yapıyor, hakaret ediyor. Koruculuğun bize hiç faydası olmadı, ama alıp götürdüğü çok şey oldu. Bu sistem batık durumda” [1]
Bu “batık sistem” maalesef muhalefetteyken her partinin kaldırmayı vaad ettiği, ancak iktidara geldiğinde  kaldırmak için çaba sarf etmediği, hatta aşiret ilişkilerinden dolayı yararlanmaya çalıştığı bir sisteme dönüşmüş durumda. Nitekim AKP de, parti programında koruculuğun tasfiyesi olmasına rağmen, 12 yıldır bu konuda bir adım atmadığı gibi  yeni korucu alımlarına da devam etti. Barış sürecinin başladığı, silahların sustuğu 2013 yılı başlarından sonra da bu alımların devam etmesi bu sürece olan kuşkuları da arttırmakta. Silahlar sustuysa neden Kürt köylüler halen kendi çocuklarına karşı silahlandırılmaya çalışılıyor? Devlet acaba koruculara başka bir misyon mu yüklemeyi düşünüyor?








[1]  Özar&Uçarlar&Aytar(2013); Geçmişten Günümüze Türkiye’de Paramiliter Bir Yapılanma- Köy Koruculuğu Sistemi, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, sf. 154.                                                           

No comments:

Post a Comment