Friday, November 15, 2013

Güneydoğu'da Yapılması Gerekenler

Güneydoğu'da Yapılması Gerekenler

*As published in Radikal Newspaper on 14.10.2008 

Bugün genel olarak Türkiye’de özel olarak da Güneydoğu Bölgesinde kalkınma tartışmaları içinde kırsal alanla ilgili konular maalesef yerini bulamamaktadır. Bunun birkaç nedeni olduğunu düşünüyorum:  Bunlardan biri kırsal nüfusu eninde sonunda şehre göç edecek nüfus olarak görmemiz, diğeri ise Bölgedeki şehirlerin kent merkezlerinde ve  varoşlarında o kadar çok sorun var ki ister istemez onlara daha çok yoğunlaşıyor olmamızdır. Son olarak kırsal alan sabır ister, dönüşümü sağlamak kırsalda çok uzun yıllar ister, bizler ise hemen sonuç alabileceğimiz konulara eğilmeyi yeğliyoruz. Tüm bu nedenlerle kalkınmanın çok önemli bir ayağı olan kırsal kalkınma gerek devletin, gerek belediyelerin gerek sivil toplum olarak bizlerin ihmal ettiği önemli konulardan biridir bu Bölgede.


Doğu ve Güneydoğu’ya baktığımız zaman Bölge nüfusunun yaklaşık yarısının kırsalda yaşadığını görüyoruz. Ancak yine istatistikler Doğu ve Güneydoğu’daki kırsal alanların Türkiye’deki en yoksul Bölgeler olduğunu söylemektedir. Bölge’nin yoksul nüfusunun yaklaşık %60’ı kırsal alanda yaşamaktadır. Tarım halen kırsal alanda istihdamın çoğunu teşkil etmektedir.  Tarım sektöründe ciddi anlamda gizli işsizlik mevcuttur ve insanlar kentlerde ya da tarım dışı sektörde iş arama yolunu seçmişlerdir. Bölge kırsalından Bölgenin metropol kentlerine yoğun göç devam etmektedir.

Doğu ve Güneydoğu Kırsalı


Bölge kırsalında birçok sorun mevcuttur. Bunun başlıca 2 nedeni vardır: Bunlardan ilki 1980’lerden başlayarak Türkiye’nin uyguladığı neo-liberal ekonomik politikalar, özellikle tarım ve hayvancılığı çok hızlı bir biçimde dönüştürmektedir. Bu dönüşüm farklı biçimlerde Türkiye’nin her bölgesinde hissedilmektedir. Ancak içinde bulunduğumuz Bölgenin ekonomisi yoğunlukla tarım ve hayvancılığa dayandığı için bu dönüşümün olumsuz etkileri en çok bu Bölgede hissedilmektedir.

Kırsaldaki vahim durumun ikinci önemli nedeni ise, son 20 yıldır Bölgede devam eden çatışma ortamıdır. Bu çatışma süreci Bölge ekonomisini çok ciddi boyutlarda sarsmıştır, yine getirilen mera ve yayla yasakları ile Bölgede hayvancılık durma noktasına gelmiştir. Buna yoğunlukla 1990-95 arası yaşanan zorunlu göç de eklemlenince Bölge kırsalı iyice boşalmış, kaynaklar yok edilmiş, insanlar üretimden kopmuş ve üretim yerine mevsimlik işçi, inşaat işçisi ya da çöp toplayıcı olmak üzere Batıya gitmeye başlamıştır. Zorunlu göç aynı zamanda kırsalda birçok potansiyelin atıl kalmasına da yol açmıştır.

Yani kısaca , 90’larda neo-liberal politikalarla zorunlu göçün kesişmesi Bölge kırsalını büyük bir darbe vurmuştur. Bugün Doğu ve Güneydoğu’da sigorta şirketleri hayvanları bile sigortalamamaktadırlar. 

Bölge kırsalının sorunları

Temel altyapı sorunları kırsal alanların büyük bir kısmında devam etmektedir. Bu konuda Bölgede resmi rakamlarla ifade edilen durum gerçekle pek bağdaşmamaktadır. Resmi kayıtlarda suyu, yolu ve elektriği olduğu belirtilen köylere gittiğimizde halen birçok köyün içme suyu ve asfalt yolu olmadığı gözlenmektedir. Yine köylerin birçoğunun elektrik altyapısı olmakla beraber kalitesi çok düşüktür.

Kırsal halkın eğitim düzeyi en ciddi sorunların başında gelmektedir. Geçmiş yıllarda bazı yerleşimlerde okul olmaması, okul olan bazı yerleşimlerde de okulların kapalı kalması nedeniyle okuryazarlık oranı düşük kalmıştır. Son yıllarda“Şartlı Nakit Transferi“ kapsamında yoksul öğrenciler için verilen maddi katkı nedeniyle okullaşmada bir artış olmasına rağmen, özellikle 5.sınıftan sonrasını kapsayan II. Kademe okullara, ekonomik, sosyal ve coğrafi nedenlerden dolayı kızların çoğu devam etmemektedir.

 Kırsal alanda yalnızca tarımsal üretim yaparak yaşamını sürdüren aileler giderek azalmaktadır. Geçmişte bitkisel üretim veya hayvancılık başlıca geçim kaynağı iken, son yıllarda mevsimlik işçilik pek çok yerleşimde en önemli geçim kaynağı haline gelmiştir. Çalışmak üzere il dışına yapılan göçe, aileden hayvan ve arazilere bakacak birileri bırakılıp, ailenin çalışabilecek diğer tüm fertleri katılmaktadır. Genel olarak ilkbaharda başlayan bu süreç, pamuk hasadının bitmesi ile sona ermektedir. Ağustos ayı öncesi mevsimlik göçe daha çok genç erkekler katılmakta ya inşaat işleri için değişik illere veya çöp toplamak üzere büyük illere gitmektedirler. Çöp toplama işine gençlerin yanı sıra yoğunlukla çocuklar gitmektedir. Çöp toplamaya giden bu gençler ve çocuklar takatleri tükenince köye dönmekte bir süre dinlendikten sonra tekrar işlerinin başına gitmektedirler. İnşaat işlerinde çalışanlar ise kış aylarında eve gelmekte, diğer zamanlarda ise çalışmaya gitmektedirler. Bölge dışına çalışmak üzere gitmeyen ailelerin tamamına yakını il içinde günübirlik işçilik ile bu çalışma sürecine katılmaktadır.

Üretim anlamında baktığımızda 2003 yılından itibaren başlayan sulama ile beraber pamuk tarımının, Güneydoğu’da  hemen hemen tek ürün haline geldiğini görüyoruz. Yoğun yapılan pamuk tarımının da etkisiyle kırsalda hızlı bir şekilde erozyon yaşanmakta, toprağın kalitesi giderek düşmektedir. Doğu Anadolu’da ise başat kırsal ekonomik faaliyet hayvancılıktır. Ancak mera ve yayla yasakları, dışarıdan kaçak hayvan girişi, orman alanlarının daralması gibi nedenlerle eskiden hayvancılığın en önemli olduğu alanlardan biri olan Doğu Anadolu’da, şimdi hayvancılık ölmek üzeredir. Bugün Doğu Anadolu’da kurulan mandıralar süt bulamamaktan şikayet etmektedirler.

Kırsaldaki tüm bu olumsuz tabloya rağmen, bugüne kadar iktidara gelen hükümetlerden kalkınma konusunda Bölge sivil toplum örgütleri olarak taleplerimiz daha çok  GAP sulama kanallarının tamamlanması, Bölgeye teşviklerin getirilmesi, turizm yönünden Bölgenin desteklenmesi, OSB’nin altyapısı konularında olmuştur. Bütün bu taleplerin arkasında varolan en önemli konu bölgenin üretim potansiyelini geliştirecek önlemlerin  ivedilikle alınması olmalıdır.  Buradaki nüfusun insan onuruna yarışır bir şekilde yaşayabilmesi için tekrar toprakla bağını kurmak öncelikli olmalıdır.








No comments:

Post a Comment