Şırnak’ta "her şey dahil" yıkım
Şırnaklı mihmandarımızla Şırnak’ın etrafına, köylerine ve Cudi eteklerine dağılmış olan çadırdaki aileleri ziyarete devam ediyoruz. Yollarda bol kamyon var. Bu kamyonlar hala yıkımı devam eden Şırnak’ın molozlarını taşıdıkları gibi, aynı zamanda yıkılan evlerden çıkarılan eşyaları da taşıyorlar. Mihmandarım geçen her kamyona acı ve öfkeyle bakıyor.
Mihmandarım da evi yıkılan Şırnaklılardan. 3-4 mahalle dışında Şırnak’ın kalmadığını söylüyor. Geçen hafta kaçak olarak 4 çocuğu ile evine gittiğini, evinde hiçbir şey kalmadığını, 3 klimasının bile sökülüp alındığını anlatıyor. Onları gören özel timler sokağa çıkma yasağını deldikleri için 1250 TL. para cezası kesmişler. 6-7 saat de emniyette tutulduktan sonra, polisler kendisini ve çocuklarını, onlar gibi evlerine kaçak girmeye çalışan başka ailelerle birlikte otobüse doldurarak Şırnak dışına bırakmışlar.
Nitekim evsiz kalan Şırnaklılarla görüşmelerimde buna benzer başka hikâyeler de dinliyorum. Geçenlerde 10 ailenin daha kaçak olarak evlerine ulaştıklarından bahsediliyor. Ailelerden biri önce klimalarını söküp çıkarmaya çalışmış, sökememiş. Sonra “bari şofbenimi kurtarayım” demiş, içi su dolu olduğu için şofbeni de sökememiş. Bu sırada Şırnak’ın yıkımını ihaleyle alan (yanlış okumadınız İHALE ile) firmanın çalışanları aileyi fark etmiş ve güvenlik güçlerini çağırmışlar. Polisler aileleri toplayıp otobüsle Şırnak dışına atmışlar. Kadının kendi evinden sadece bir şemsiyesini kurtarabildiğini söylüyorlar.
Yıkım değil yağma!
Bir Şırnaklı yıkımı alan firmanın insanlara gittiklerinde “Hiçbir eşyanızı alamazsınız, biz devletten ihaleyi ‘her şey dahil’ aldık, eşyalarınız bizimdir, devlet eşyaların parasını size verecek” dediğini belirtiyor.
Başka biri “Evimiz perişan olmuş. Kendi evimiz bizlere yasak ama hırsızlara serbest” diyerek öfkesini dile getiriyor.
Belediyenin bir çalışanı Telekom’un kablolarının bile çıkarılarak satıldığından bahsediyor.
“Bu yıkım falan değil, bildiğin yağma” diyor bir Şırnaklı!
Bu yıkım, yağmayı yapan Ankaralı şirketin yerel taşeronlarla çalıştığını öğreniyorum. Şırnak ve Cizre’den bu yıkım ve yağmaya katılan şirketler olması insanın canını daha çok yakıyor. Kendi halkının, vatanının yıkımına dâhil olmak; bu insanların evindeki buzdolabı, klima, şofben, koltuk, hatta evlatları için göz nuru ile hazırladıkları çeyizlerinin üstüne konmak nasıl bir duygu acaba? Bu kullanılmış ev aletleri, başka insanların yaşamları, anıları kimlere satılacak, hangi evlere gidecek bu yıkım ve yağmanın izleri, insan düşünmeden edemiyor.
Özel mülkiyetin keyfi bir şekilde ihaleye verilmesi hukuk dışıdır! Bunu yapanlar, bu işe ortak olanlar, bu işten kâr edenler, çıkar sağlayanlar da bu suça ortak olmaktalar. Tarih elbette tüm bunları kaydediyor.
Koca bir kentin yıkımı ihaleye verilmiş. Operasyonlar aylar öncesinden bitmesine rağmen, bu kentin insanları kendi evlerine 8 aydır giremezken, 50 bin insanın anıları, yaşamları, umutları “ganimet” gibi dağıtılıyor!
21. yüzyılda Şırnak’ta “her şey dahil” yıkım devam ediyor!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 04.11.2016
No comments:
Post a Comment