Cizre’de yıkıntılar
arasındayım. Yanıma gelen Cizreli bir genç, “Nurcan Hanım bu gördükleriniz Cizre’nin görünen tarafı, ama bir de
dışarıdan görünmeyen ya da görülse bile yazılmayan daha vahim şeyler var. Size
onları gösterelim” diyor.
Gruptan ayrılarak bu
Cizreli gencin ardından peşi sıra yürüyorum. Cudi mahallesi girişinde 5 katlı bir binaya
geliyoruz. Bina dışarıdan gayet iyi görünüyor, herhangi bir tahribat yok gibi.
Giriş kapısı tarafında koca harflerle “Türk
Caddesi” yazılmış, hemen altına da “Bir
ölür Bin diriliriz” yazıyor.
Binaya girmek kolay
olmuyor. Binanın altındaki marketteki tüm eşyalar, tavuklar, sebzeler…vs.
kokmuşlar. Bir iş makinesi marketteki çöpü çıkarmaya çalışıyor. Keskin bir
kokunun arasında binaya giriyoruz.
Her katında 2 dairenin
olduğu binanın içi tam bir yıkıntı halinde. İçerideki merdivenlerden dairelere
geçmek çok zor oluyor. Yıkıntılar, camlar, çöpler üzerinde yürüyoruz. Tüm
dairelerin kapısı fünyelerle patlatılmış. Evlerin hepsi harabe içinde. Öyle bir
harabe ki içlerini toparlamak mümkün değil.
Sergilenen
kadın iç çamaşırları, kullanılmış prezervatifler…
Binanın içinde bizden
başka hasar tespiti yapan belediye çalışanları ve sivil toplum örgütlerinden
insanlar var.
Özel harekâtçılar bu
daireleri kullanmışlar. Dairelerden birine giriyoruz.
Yatak odası olarak
kullanılan odada yerde kadın iç çamaşırları var. Yanımdaki genç Cizre’de tahrip
edilen tüm evlerde öncelikle kadınların iç çamaşırlarının sergilendiğini
söylüyor. Kadın iç çamaşırlarının arasında kadın resimleri de görüyoruz. Oraya buraya atılmış kullanılmış
prezervatifler var. Binada inceleme yapan başka bir ekip aşağıdaki marketteki
tüm prezervatiflerin alındığını söylüyor. Bu manzaraya tezat bir sehpanın
üzerinde dini bir kitap duruyor.
Yerlerdeki su şişeleri,
içecekler ve evin durumundan buranın aylarca özel timler tarafından
kullanıldığı anlaşılıyor. Dairelerin duvarlarında belli ki oradan ateş açmak
için delikler açılmış.
Başka bir daireye
geçiyoruz. Bu dairede de yıkıntıların arasındaki kırmızı kadın iç çamaşırlarını
görmek mümkün. Yanımdaki genç, kadın çamaşırlarının her tarafta sergilendiğini,
ancak evlerine dönen insanların utanarak ilk etapta iç çamaşırlarını
toparladıklarını anlatıyor. Nitekim bir diğer dairede çamaşırların sergilendiği
odanın kilitlendiğini fark ediyoruz. Bu dairede Batıdan bir memur oturuyormuş, yasaktan
sonra dönünce evini böyle bulunca utancından en azından iç çamaşırların
sergilendiği odanın kapısına kilit vurup başka bir eve taşınmış.
Evlerde en çok görünen
duvar yazıları ise “kızlar geldik”, “biz
geldik, siz yoktunuz” gibi yazılar. Başka bir dairenin kapısında “fıstığın evi” yazılmış. Yerde bir balta
var, televizyon ve diğer eşyaların bu balta ile parçalandığı anlaşılıyor.
Değerli eşyaların ise hepsi çalınmış. Bir adam, çocuğun kumbarasındaki demir
paraların bile götürüldüğünü söylüyor.
Türkiye
Cumhuriyeti’nin Asakir’i Mansure i Muhammediye ordusunun mücahidlerinden mektup
Başka bir dairedeyiz,
banyoya geçiyoruz. Hemen yanında klozet olmasına rağmen pet şişelere
işenmiş. Bunun nedenini düşünüyoruz.
Acaba bunları birilerine işkence yaparken mi kullandılar, içirmeye mi kalktılar diye… Yine duvarlara…vs. işendiğini
de anlıyoruz. Evdeki plaza TV yok, o
muhtemelen götürülmüş. Hemen yanındaki CD dolabındaki tüm cdler kutularından
çıkarılmış ve tek tek parçalanmış. Parçalanmış cdlerin yanında yerde kadın
rujları var.
Mutfak korkunç
durumda. Mutfak dolabına oldukça güzel
bir el yazı ile yazılmış bir mektup bırakılmış. Mektupta şöyle yazıyor:
“Tarih:
08. Şubat 2016 saat 11.01
Bizler
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin Asakir’i Mansure i Muhammediye ordusunun
mücahidleriyiz.
Devletin
ve Milletin Bekâsı yolunda Allah için verilen mücadelede rehberimiz daima
Kelemullah Kur’an-ı Kerim’dir. Görev icabı kullanıdığımız evinize karşılık
olarak nacizane bedelini koyuyorum. Hüsn-ü Gayemiz vata toprağının küffara
karşı müdafasıdır. VATAN SAĞOLSUN
Mektubun yanına 5 TL.
sıkıştırılmış ve hemen yanında bir not kağıdı ile bir not daha bırakılmış:
“Ertuğrul
Gazi’nin torunlarına selam olsun…”
Gördüklerimizden midemiz
bulanıyor. Biraz da hava almak için binanın çatısına çıkıyoruz. Çatıdan tüm
Cizre görünüyor. Çatıya bir Türk bayrağı asılmış, yerlerdeki havai fişeklerden burada bir
kutlama yapıldığı açık. Yerlerde yatak,
yorgan, kırılmış eşyalar, tencereler, bol bol içecek şişesi ve çöp var.
Bu nasıl bir ruh hali,
nasıl bir manyaklık, nasıl bir sapkınlık… Bu evlerde neler oldu? Cizre’de kapalı
kapılar ardında bunlara ilişkin hikâyeler de anlatılıyor.
Bu yazdığım Cizre’de
sadece bir binanın içi!
Cizre’de evlerin
içindeki görünmeyen yıkıntı, uygulanan vahşet, sapıklık; dışarıdan görünen
yıkımdan daha vahim duruyor… Ürkütüyor, mide bulandırıyor…
Nurcan
Baysal
*As published in T24 on 07.03.2016
This comment has been removed by a blog administrator.
ReplyDeleteThis comment has been removed by a blog administrator.
ReplyDeleteThis comment has been removed by a blog administrator.
ReplyDeleteThis comment has been removed by a blog administrator.
ReplyDelete