Thursday, March 23, 2017

Xerabê Bava ve Talatê: Yıkık, yanık evler, parçalanmış cenazeler…

DTK, HDP ve BDP’den oluşan bir heyetle birlikte Xerabê Bava (Kuruköy) ve Talatê (Doğanlı)  köylerine gidiyoruz. Meşe ağaçları ile dolu derin vadileri geçiyoruz. Muhteşem güzellikteki vadilerin arasında küçük köyler var. Sümerlerden kalan 5000 yıllık bu köylerin hemen hepsi tarihi yapılarla dolu. Köy evlerinin çoğu da yüzyıllar öncesinden kalmış taş evlerden oluşuyor. Derin vadiler arasında kıvrılarak giderken, yol üzerindeki trafik işaretlerinin üzerine büyük harflerle yazılmış olan JÖH yazıları bizi karşımızdaki muhteşem güzellikten uyandırıyor.

“Mamoste yok, teacher var”


“Mamoste yok, teacher var”

Bu sözler Diyarbakır’da kapatılan çocuk kreşi Zarokistan’a (çocuk yurdu) giden küçük bir çocuğa ait. Açıldığı günden beri Zarokistan’a devam eden Zeliş, anadilinde eğitim aldığı kreşinin kapatılması ile bir travma yaşıyor. Arkadaşım kızının yaşadığı durumu şöyle anlatıyor:
“Çocuklar dersteyken okulun etrafını zırhlı araçlar çeviriyor. Okula girip dersleri durduruyorlar, öğretmenlere iş akitlerinin feshedildiği söyleniyor. Tüm bunlar küçük çocukların gözü önünde gerçekleşiyor. Çocukların hepsi paniklemişler, korkmuşlar. O günden beri kızım travma yaşıyor. Okula gitmek istemiyor. ‘Zeliş okula gitmen lazım’ dediğimizde, iki kulağını elleriyle kapatıyor, okula artık gitmek istemediğini söylüyor ve bağırıyor. Mamoste yok, teacher var.”

İzmir’de Kürt illerindeki yıkımı, Sur’u, Tahir Elçi’yi konuşmak

Uluslararası Af Örgütü'nün organizasyonunda İzmir’de Kürt illerindeki yıkım, Sur ve Tahir Elçi’yi konuştuk. Doğrusu İzmir’in beni şaşırttığını söylemeliyim. Beklemediğim kadar kalabalık bir dinleyici kitlesi toplanmıştı. Bölgede yaşananları yakından takip eden böylesine bir kitleyi görmek beni hem sevindirdi hem de geleceğe yönelik umutlandırdı.

Tahir Elçi’den önce, Tahir Elçi’den sonra…

Af Örgütü Türkiye ofisinden araştırmacı Andrew Gardner, Af Örgütü'nün Suriçi’nde yaptığı araştırmanın sonuçlarından bahsetti. Yaklaşık 40 bin kişinin göç ettiği tahmin edilen raporda, Sur’dan göç etmek zorunda kalan ailelerle görüşmelere de yer verilmiş. Gardner, ailelere ne zaman göç ettikleri sorulduğunda verilen cevabın “Tahir Elçiden önce” ya da “Tahir Elçiden sonra…” diye olduğunu belirtiyor. Tahir Elçi’nin gidişi belli ki Surlular ve Diyarbakırlılar için bir milada dönüşmüş durumda. Sur’dan bir kadının dediği gibi:
“O gitti, tufan oldu.”

Wednesday, March 15, 2017

Zagros Zagros'tur, Amed Amed'dir!

Zagros Zagros'tur, Amed Amed'dir!

2014 yılı bahar ayıydı. Yüksekova çarşısında, tezgâhlarda satılan bahar otlarının taze kokusu arasında gezerken Yüksekova Haber’den sevgili Necip Çapraz bana Zagros İş Merkezini göstermiş ve bu binanın talihsiz kaderini anlatmıştı. 8 katlı Zagros İş Merkezi kurulduğu 2005 yılında 2 kez bombalanmıştı. O dönem Hakkari ve Yüksekova’da iki günde bir patlamalar oluyordu. Daha sonraki yıllarda ses bombası konulmuş, 2011 yılında iş merkezinin yakınlarına bomba koymaya çalışan 1 kişi halk tarafından yakalanmış, etkisiz hale getirilmiş ve ardından olaylar çıkmıştı.

Monday, March 6, 2017

Devlet Xerabê’den ne istiyor?

Devlet Xerabê’den ne istiyor?

Nusaybin’in Xerabê Bava'da (Kuruköy) köyünden 9 gündür haber alınamıyor. Sokağa çıkma yasağı ilan edilen köyden medyaya düşen iddialar ise korkunç. Yine sosyal medyada “askerlerin Xerabê köyünde çektiği fotoğraflar” diye dolaşan fotoğraflar oldukça vahim. Fotoğraflarda işkence edilmiş cenazeler ve başlarında kurt işareti yapan askerler  kıyafetli kişiler görünüyor.
Bunlar Xerabê köyünün ilk çektikleri değil. Yazar Zülküf Kışanak “Yitik Köyler” isimli kitabında[1] 1990’larda birkaç kez yakılan Xerabê köyünün hikâyesini şöyle anlatır:

Şırnaklılar: "Kendi evimizin hırsızı olduk"

Şırnak’ta HDP milletvekili Aycan İrmez ile birlikte aileleri ziyaret ediyoruz. 8 ay devam eden sokağa çıkma yasağı boyunca şehri terk etmeyen, Şırnak’ta kalan bir ailenin evine gidiyoruz. Daha önce 3 bin civarında nüfusu olan mahallede yasak sırasında çoğunluğu yaşlılardan oluşan 30 civarında kişi kalmış. Ziyaret ettiğimiz aile ise 3-4 yaşlarındaki 2 küçük çocuğu ile birlikte evlerini terk etmemiş. “Şehrimizi bırakmak istemedik, gidip çadırda kalmak istemedik” diye anlatıyorlar nedenini.
Evin bir yanı komple yıkılmış. Mutfak da gelen havan mermileriyle yıkılmış. Sağlam bir odada kalıyorlar şimdi. Doğrusu ev sahibi kadın ziyaretimizden pek memnun değil, çekiniyor. Özellikle partiden biri geldikten sonra polislerin evlere gidip rahatsız ettiğini söylüyor. Ama bir yandan anlatmak istiyor:

Cezalandırılan aslında barış talebidir!

Son çıkan KHK ile 350 akademisyen ve 2585 öğretmen ihraç edildi. İhraç edilen akademisyenlerin 184’ü Barış için Akademisyenler’den. Daha önce ihraç edilenlerle birlikte 1 yıl önce barış bildirisini imzalayan 2000’in üstünde akademisyenden 312’si ihraç edilmiş oldular. İstifaya ve emekliliğe zorlanan akademisyenler de var.
Akademiden yapılan bu ihraçlar ifade özgürlüğü, akademik özgürlükler çerçevesinde tartışılıyor. Elbette bu ihraçlar hem ifade özgürlüğüne hem de akademik özgürlüklere darbedir. Ama bu akademisyenlerin neden bu kadar üzerlerine gidildiğini, birçok mecra tarafından neden hedef gösterildiklerini tekrar hatırlayalım.

“Mış… gibi” yapanlara, bizler HAYIR diyoruz!

Uzun bir seyahatten sonra memleketteyim. Şehir buz tutmuş. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin önü barikatlar ve TOMA'larla çevrili. Barikatların üzerine Türk bayrağı asılmış. Hemen arkasında eli kalaşnikoflu özel timler var. Neredeyse 1 yıldır birçok ana alter ve caddenin trafiğe kapatılmış olmasından dolayı trafik güçlükle ilerliyor.
Şehirde her ne kadar sessizlik hakim olsa da, tüm bu sessizliğin içinde aslında bir ses var. İnsanlar dışarıdan gelen yabancılara pek konuşmak istemeseler de birbirleriyle konuşuyorlar. Şehirdeki sohbet konularından bir tanesi de elbette referandum.

Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

Elma dersem çık, armut dersem çıkma!

Hangi HDP’li vekil gözaltına alındı, hangisi serbest bırakıldı, hangisi tutuklandı, takip edemez duruma geldik. Bugün Sayın Ahmet Nesin bununla ilgili “işler elma dersem çık, armut dersem içeri gibi” diye bir tweet atmıştı. Durum gerçekten de böylesi traji-komik bir hale gelmiş durumda.
Bunun için sadece son birkaç güne bakmamız yeterli.
2 gün önce HDP milletvekili Hüda Kaya ve Meral Danış Beştaş gözaltına alındılar. Arkasından Ayhan Bilgen gözaltına alındı. Daha sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar. Onlar serbest bırakılırken o arada Altan Tan da gözaltına alınıp serbest bırakıldı.