Tuesday, August 12, 2014

Ekmeleddin Bey’e Kürtlerden bir tutam Meryemxort!

Ekmeleddin Bey’e Kürtlerden bir tutam Meryemxort!

Taraf gazetesinden Tuğba Tekerek’in  birkaç hafta önce cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ile yaptığı röportajda, Tuğba Hanım’ın sorduğu sorular ne kadar iyiyse, Ekmeleddin Bey’in verdiği cevaplar da bir o kadar kötü ve MHP-CHP’nin çatı adayının ciddi toplumsal sorunlar konusundaki bilgisizliğini ortaya koyar yöndeydi. Ekmeleddin Bey’in her bir soruya verdiği cevaplar üzerine  onlarca yazı yazılabilir, ancak buna ne vaktim ne de açıkçası sabrım yeterli değil.
Gelgelelim ben bir Kürt olarak özellikle Tuğba Hanım’ın sorduğu anadilde eğitim sorusuna, Ekmeleddin Bey’in verdiği “Kürtçe eve hapsedilmemeli ama bir dilin bilim dili olması kolay değil” cevabına takılmış durumdayım.

Röportajı hatırlayalım:
  • Siz, Anadili, insanın vatanıdır diyorsunuz ama hemen ardından eğitim dilinin Türkçe olmasını gerektiğini söylüyorsunuz. Sizin tarifinizden gidersek, Kürtçeyle büyüyen bir çocuk, altı yaşında okula gittiğinde kendini sürgünde hissetmez mi?
Hayır. Ben diyorum ki, anadil vatandır. Ben gurbette doğmuş bir insanım, ailemin çevresiyle, Türklerle bir araya geldiğimizde kendimizi vatanda hissederdik, çünkü orada Türkçe konuşulurdu. Bir insanın anadilini yasaklamak kadar insanlık dışı, temel hak ve hürriyetlere aykırı bir şey olamaz. Gelelim eğitim diline ve devlet diline. Şimdi bakınız, biz rasyonel düşünmek durumundayız. Değişik etnik yapısı olan tek ülke biz değiliz. İngilterede İngilizler Welschler, İskoçyalılar, İrlandalılar var. Ama devletin bir resmi dili var, eğitim dili ülkenin her yerinde İngilizce.
Bu, Kürtçenin tanınmaması manasına gelmez. Kürtçenin zaten bilim dili olmasını sağlamak o kadar kolay değil ki. Bir dilin, bilim dili olması için en azından bir asrın geçmesi lazım. O dile bütün bilim dallarında zengin literatürü tercüme edeceksiniz; terminoloji yaratacaksınız; fizik, kimya, matematik, psikoloji, felsefeyle ilgili binlerce terim yaratacaksanız. Bunları bir günde yapabilir misiniz?
  • Eğitim dili olmazsa, bilim dili olması için gereken bir yüzyıl dediğiniz süre iki yüzyıl olmaz mı?
Hayır, olmaz. Ben size örnek verdim. Fransanın güneyindeİtalyanca, Alsasta Almanca, İspanyol sınırına doğru İspanyolca konuşulur. Ama Fransada bir dil vardır.
  • Çoklu eğitim dili olan da çok sayıda ülke var... Meselaİspanya.
O başka. Problemi bu noktaya sıkıştırmamak, müzakerenin ve gelişmenin önünü açmak lazım. Biz bu işi halletmek istiyorsak, suhuletle, adım adım yapmamız lazım.
  • Bir dilin, eğitim dili olmaması onun gelişmesine engel olmaz mı?
O ayrı mesele.
Öyle görünüyor ki Ekmeleddin Bey anlamadığı ya da anlamak istemediği her soruya “ayrı mesele” cevabı veriyor.
O zaman Ekmeleddin Bey’in zihnini aydınlatalım!

Kürtçe bilim dili midir?

Türkiye’de bu konuda çalışan sayılı akademisyenlerden biri olan sevgili dostum Şerif Derince, uzun süre tekdilli eğitim politika ve pratiklerinin uygulandığı ülkelerde, yerel, ulusal veya uluslararası bir takım konjektürel değişimlerin yaşanması ve egemen diller dışındaki dillerin görünür olmaya başlaması ile bu dilleri konuşan toplulukların kendi dillerinin her türlü kamusal alanda kullanılabilmesi için daha gür bir sesle mücadele etmeye başlaması karşısında, iktidar sahiplerinin neredeyse dünyanın her yerinde benzer tepkiler verdiğini belirterek, Ekmeleddin Bey’in yaklaşımının oldukça problemli olduğunu vurguluyor:
“Öncelikle bir dilin bilim dili olup olmamasının bilimsel bir ölçütüyok. Ekmeleddin Bey Matematik ve Fen bilimlerini kast ediyorsa, ki cevabında buna yakın bir şey anlıyoruz, zaten bu alanlarda Kürtçenin eskiden beri kullanıldığını gösteren somut örnekler bulunmaktadır. Ayrıca, hiçbir dil kendi kendine bilim dili haline gelmez; belli siyasi, ekonomik ve toplumsal teşvik ve destekler ile güçlenir. Aynı şekilde hiçbir dil kendi kendine zayıflamaz da. Belli siyasi, ekonomik ve toplumsal marjinelleştirme, baskı ve saldırılar sonucu geriler. Bu nedenle günümüzde Kürtçenin veya herhangi başka bir dilin eğitimde, bilimde kullanılabilmesi için yeterli altyapıya sahip olmadığı, başka bir deyişle zayıf ve eksik olduğu yönündeki yaklaşım, söz konusu eksik ve zayıflık gerçekte varsa bile bunun toplumsal ve siyasal süreçlerle, iktidar mekanizmalarıyla yaratıldığı, iktidar sahiplerinin geçmişteki politika ve uygulamaları sonucu bu hale gelindiğini görmezden gelir. Üstelik bu yaklaşım, söz konusu durumu gerekçe göstererek egemen dil dışındaki dilleri kamusal alanın dışına iterek, sürekli yeniden üretilen bir kısırdöngü yaratır. Bu türden bir kısırdöngü, egemen dil dışındaki dilleri sadece ev ve çevresindeki grup-içi iletişimlere hapseder, önemli yaşam alanlarının dışına iterek sınırlıişlevleriyle fakirleştirip gelişme imkânlarını azaltır. Sonra da bu fakirleşmenin kendisini söz konusu dil veya dillerin eğitim gibi kamusal alanlarda kullanılamayacağı yönünde bir gerekçe olarak kullanır. Diğer bir deyişle, bilimsel alanda kullanıla kullanıla bir dilin bu alandaki yeterliliği gelişir; eve, gündelik dile sınırlanarak, dışlanarak değil. Bu nedenle, bir dili "bilim dili" olmanın dışında tutan şey, onu "eksik, yoksun, gelişmemiş, yetersiz" diye kodlayan söylem ve pratiğin kendisidir.
Kısacası Ekmeleddin Bey, önce bir “bilim insanı” olarak yaklaşımınızı gözden geçirmelisiniz. Sonra da Kürtçe’nin zaten bir bilim dili olduğunu kabul etmelisiniz. Farklı ülkelerde yıllardır Kürtçe bilim kongreleri düzenlenmektedir. Bunu hazmetmek zor ise, bir Kürt olarak size tavsiyem olacak:
Kürtlerin Meryemxort dediği özel bir bitki vardır. Meryemxort dağlardan toplanır ve ağrı kesici özelliği vardır. Özellikle de hazımsızlığa iyi gelir.
Sizin sözleriniz de Türkiye’de Kürt dili ve kültürünün gelişimine karşı olan birçokları gibi hazımsızlıktan öte bir şey değildir. Demokrasi ve özgürlükler konusunda hazımsızlık çekenlere tavsiyem, Diyarbakır Baharatçılar Çarşısına gidip Baharatçı Kör Yusuf’tan bir tutam Meryemxort alıp, suda kaynatıp, suyunu günde 2 kez içmeleridir!
Bilmeniz gereken bir diğer konu da şudur: Kürtlerin binlerce evladı, Kürtçe konuştuğu için öldürülmüş, dili uğruna ölüme gitmiştir. Bu nedenle bunlar “ayrı mesele” değil, oldukça mühim meselelerdir!
*As published in T24 on 04.08.2014

No comments:

Post a Comment