Sunday, April 6, 2014

Leyla’ya dokunmayın! Çekin pis ellerinizi!

Leyla’ya dokunmayın! Çekin pis ellerinizi!


Leyla Suriye’den gelmişti. Küçük çocukları, kayınvalidesi ve kocası ile Diyarbakır’a gelen birçok Suriyeli gibi Suriçi’nde eski bir Diyarbakır evinin avlusunu mesken tutmuşlardı. Leyla hakkında tek bildiğimiz bu. Sonrası karanlık.

Geçen ay Suriçi’nde top oynayan küçük çocuklar buldular Leyla’nın cesedini. “Maktulün vücudunda birçok travma ve darbenin yanı sıra  37 bıçak darbesi bulundu” yazıyordu otopsi kağıdında. İsmi bile bilinmiyordu. Tek bilinen bir müddettir ailesi ile bu taş avluda yaşamaya çalıştıklarıydı. Çocuklar, eş, kayınvalide…  hiç kimse yoktu ortalarda. Leyla’nın kocası cinayetin baş zanlısı olarak geçecekti kayıtlara.

Suriye’de kim bilir ne umutlarla başlayan kısa yaşamı Diyarbakır’da soğuk bir taş avluda bitivermişti işte! İsimsiz, kimsesiz… Yıllar önceki Suriye seyahatlerimden birinde demişti Halepli bir kadın “biz Leyla ismini çok severiz “diye. Ben de  Leyla adını koydum bu isimsiz kadına.

Leyla sessizce defnedildi, bilmediği bir ülkede, bilmediği bir toprağa. Filistin’in “tanınmayan köylerinde” çalışan aktivist kadınlardan dinlediğim şarkı geldi aklıma. “Toprak Arapça Konuşuyor”(The Land Speaks Arabic). Ben de O’nu söyledim Leyla’ya.

Başta Urfa, Kilis, Antep, Antakya ve Nusaybin olmak üzere tüm Bölge Suriye’den gelen Leylalarla dolu.  Çocuk Leylaların körpe bedenleri 1000-2000 TL. arasında satılmakta. Bu alçakça ticareti yapanlar,  13-14 yaşındaki Leylaları kendilerine “eş” alarak “imam nikahı” kisvesi altında  Tanrı’yı kandırmaya çalışmaktalar…  Birkaç aylık tecavüzden sonra da bu çocuk Leylaları  boşayarak bu sefer kendileri satmakta başka  erkeklere. Bu ticaret bu şehirlerin çoğunda artık alenen yapılmakta.

Suriyeli Leylaların hayatı memleketimizde son buluyor, farkında mısınız? Leylaları satanlar, satın alanlar, onların körpecik bedenlerini bir eşya gibi kullanıp atanlar, çocukluk hayallerini yıkanlar aramızda, aynı havayı solumaktayız.

Hepimiz sorumluyuz Leylalara karşı. Belediyelerimiz Leylalar için bir merkez açamaz mı, barolarımız Leylalara hukuki destek veremez mi, sosyal hizmetlerimiz Leylaların üç kuruşa satılmasını engelleyemez mi, onlara elbirliğiyle sıcak bir yuva bulamaz mıyız? Koca Türkiye Cumhuriyetinin kurumları nerede? Leyla’yı kurtarmak bu kadar mı zor?

Doğrusu Suriye uçağını düşürdük diyerek savaş naraları atan, bizi Leyla’nın ülkesindeki savaşın bir parçası yapan devletten bir beklentim yok zaten. Ama biz Kürtler bir şey yapamaz mıyız Leylalar için? Zorla göç ettirilen, evleri yakılan, ailelerini kaybeden, savaşın tüm yıkıcılığını yaşamış, evinden, yuvasından olmuş, onurlu bir yaşam için bu kadar mücadele etmiş Kürtler Leyla’nın halini daha iyi anlayabilmeli… Leylaların en azından Kürdistan’da kaderinin bu olmaması için mücadele etmeli.

Suriyeli Leylalar memleketimizde ölüyor, öldürülüyor, satılıyor, kayboluyor.


Leylalara dokunmayın, çekin pis ellerinizi!

Nurcan Baysal

*As published in T24 on 01.04.2014

No comments:

Post a Comment