Wednesday, May 25, 2016

Sur’daki insanları öldürerek Kürt sorunu çözülür mü?

Sur’daki insanları öldürerek Kürt sorunu çözülür mü?

Bu sabah İstanbul’dan gelen Lale Mansur, Zeynep Tanbay, Ferhat Tunç, Ayşegül Devecioğlu, Bahri Belen ve Dilek Gökçin’le Suriçi’ndeyiz. Günlerdir Suriçi’nde nöbette olan HDP Diyarbakır milletvekili Sibel Yiğitalp ile buluşuyoruz. Sibel Hanım, Sur’da kalan ailelerle ara ara görüşebiliyor. Yoğun bombardıman var. Bombalardan ara ara ufak parçalar bulunduğumuz mekana düşüyorlar.
Suriçi’nde bodrumda kalan insanlarla telefon görüşmelerini dinliyoruz. Remziye konuşuyor:
“Burada resmen cehennem hayatı yaşıyoruz, 2 kızım ve komşumla birlikteyiz. Evden çıkıp Savaş mahallesine kadar gelmişiz. Savaş mahallesi olduğunu tahmin ediyorum. Su yok. Bir binanın bodrumundayız. 2 kızım suçiçeği çıkarmış. Hastaneye götüremedik. Buradan asla çıkmaya cesaret edemem. Her yerde keskin nişancılar var. Kıyamet gibi. Bir binanın en alt katındayız. Üstü havan toplarıyla yıkılmış, bina üzerimize ya düştü ya düşecek”

O sırada telefona çocuk sesleri geliyor:
“Kızlarım, biri 10 yaşında, diğeri 1 yaş 8 aylık. İsimleri Şevbin Topal, Beritan Topal. (bebek konu) Bu konuşan küçük olan Beritan. Şu an yanımda komşum var Melek, onun da çocuğu var yanında, 8 yaşında.”
 

“Anne bom! Koş!”
 

Sonra 10 yaşındaki Şevbin konuşuyor:
“Ben kötüyüm. Toplar geliyor, havan geliyor, biz korkuyoruz. Durumumuz kötü. Ben 10 yaşındayım. 2006 doğumluyum, yarın doğum günüm. Kardeşim sürekli bağırıyor. Sürekli “anne bom, koş” diyor. Ben de çok korkuyorum. Evimize bomba atarlar geliyor. Binaların altında öleceğiz, kimse cenazelerimizi bile görmeyecek. Annemin psikolojisi de bozuldu. Burası soğuk. Helikopter sobanın dumanının görünce direkt bomba atar yağdırıyor, o nedenle soba yakamıyoruz. Bizi kurtarıyorsanız kurtarın, kurtarmıyorsanız ya biz kendimizi öldüreceğiz ya da polisler bizi öldürecekler…”
İçimiz yanıyor, 10 yaşındaki bir çocuk, kendini öldürmekten bahsedebiliyor.
 

Talep: Sivil bir heyet gözetiminde insani koridor açılması
 

Bugün Diyarbakır’daki yetkililerle tekrar görüşerek Suriçi’nde bodrumlarda mahsur kalan siviller, yaralılar ve çocuklar için bir yaşam koridoru açılması için uğraşacağız.
Valiliğe gidiyoruz, bodrumda mahsur kalanların güvenli çıkması için taleplerimizi sıralıyoruz. İsteğimiz mahsur kalan sivillerin bodrumlardan çıkarken öldürülmelerini  minimuma indirmek için toplu, ya da gruplar halinde çıkmaları ve yine bu süreçte sivillerden oluşacak bir heyetin de o alanda bulunarak bir tür “gözetim” yapmaları. Kısaca sivil bir heyetin gözetiminde insani koridor açılmasını talep ediyoruz.
Bizlerle aynı vakitte Avrupa Yeşiller Partisi parlamenterleri de Vali ile görüşüyorlar. Valilikten çıkarken saat 16:00-17:15 arası,1 saat 15 dakika ateşin durdurulacağı, ve bu sırada isteyenlerin bodrumlardan  çıkabileceği söyleniyor. Bunu web sayfalarından da duyuruyorlar. Yeşiller partisi milletvekilleri ve bizim grup Suriçi’nde buluşuyoruz. HDP milletvekilleri Sibel Yiğitalp, Ziya Pir,Feleknas Uca ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı  Gültan Kışanak ve partiden insanlar da bulunduğumuz mekanda nöbet tutmaktalar.  Yine bodrumda yakını olan aileler de bu mekana geliyorlar.
 

Sivillerin çıkması istenen saatte bombardıman başlıyor
 

Kısa bir toplantı yapıyoruz, saat 16:00’da sivillerin nasıl çıkabileceğini tartışıyoruz. DBP Diyarbakır Eş Başkanı Ali Şimşek bizlere ve yabancı heyete durumu anlatan kısa bir konuşma yapıyor:
“Sur’da insanlar parçalı halde, 3 mahalleye dağılmış şekilde, bodrumlardalar. Sur’da en az 120 kişi bodrumlarda. Bir kısmının isimlerine ulaştık. 15’i 10 yaşından küçük çocuklar. Valilik 1 saatlik bir ara veriyor ancak bir saat içinde yaralıların sedyeyle taşınması mümkün değil. Ayrıca oradan çıkan insanların silahlıymış gibi muamele görmeleri ve çıktıklarında tutuklanacak olmaları da sıkıntılı bir durum ve insanların çıkmasını engelliyor."
Bugünkü temaslarımızdan bodrumdaki insanların bir güvence görmeden çıkmalarının oldukça zor olduğunu gözlemliyoruz.
Saat 16:15 gibi Sur’da yine bombardıman başlıyor. Sivillerin çıkabileceği söylenen saatte Suriçi bombardımana tutuluyor. Acaba yetkililer bu bombardıman altında sivillerin nasıl çıkacağını düşünüyorlar?
O sırada Suriçi’nde bir bodrumda 3 çocukla kalan  Saniye Sürer’in kızı Seda Aslan geliyor. Annesine telefonla bağlanıyoruz. Saniye Ana telefonun ucundan bağırıyor:
“Bizi burada öldürmeye çalışıyorlar. Bombayla havanla evleri vuruyorlar, biz nasıl çıkalım. Şu an evlerin içine gaz atıyorlar.  Teslim olun anonsları yapılıyor. Biz nasıl çıkalım?”
Ben de yetkililere sormak istiyorum. Yoğun bombardıman varken,  sivil bir denetim olmadan, bodrumdaki insanlar neye güvenerek çıkacaklar? Bu bodrumdaki çocukları, sivillerin yaşamını gerçekten umursuyorsanız, onların o bodrumlardan güvenle çıkmasını sağlayacak bir mekanizmayı işletelim. 4-5 saatliğine de olsa sokağa çıkma yasağına ara verin, bir sivil heyet olarak gidip en azından çocukları o bodrumlardan çıkaralım.
Sur’daki insanları öldürerek Kürt sorunu çözülmez! Tam tersine nesillerce sürecek kin ve öfkenin tohumlarını atmış olursunuz.
İzin verin, bu insanları sağ salim çıkaralım. Sivil bir heyetin güvencesi altında çıkmaları bu devlete bir şey kaybettirmez. Bu insanların sağ salim o bodrumlardan çıkarılması, şu sıralar çok ihtiyaç duyduğumuz bir diyalogun tekrar tohumlarını atar. Amed’den elbirliğiyle bu tohumu atalım!
Nurcan Baysal
*As published in T24 on 24.02.2016

No comments:

Post a Comment